İmanın tadını almak ifadesinden ne anlıyorsunuz

İmanın tadını almak ifadesinden ne anlıyorsunuz, imanın tadını almak için neler yapmak gerektiğini hadislere göre değerlendiriniz

Enes bin Mâlik (r.a)’den rivayet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“Üç şey vardır ki bunlar kimde bulunursa o halâvet-i îmânı tatmış yani îmânın tadını almış olur:

  • Allâh ve Rasûlü kendisine, bunların dışındaki her şeyden daha sevimli olan kişi;
  • Sevdiği bir kulu sâdece Allâh -azze ve celle- için seven kişi;
  • Allâh Teâlâ kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi ateşe atılmak kadar çirkin ve kerih gören kişi.(Buhârî, Îmân, 14)

“Şu üç haslet kimde bulunursa o kimse imanın tadını alır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, bir kimseyi yalnızca Allah rızası için sevmek, Allah kendisini kurtardıktan sonra tekrar inkârcılığa dönmekten ateşe atılmaktan korktuğu gibi kaçınmak.” (Müslim, İman, 67.)

“Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, peygamber olarak da Muhammed’den razı olan kişi imanın tadını tadar.” (Müslim, İman, 56.)

Soru : İmanın tadını almak ifadesinden ne anlıyorsunuz, imanın tadını almak için neler yapmak gerektiğini hadislere göre değerlendiriniz

Cevap : Bu hadis-i şerif, imanın doyumsuz tadını alabilmemiz için gerekli olan üç temel şarttan bahsetmektedir. Bu üç şart, kalbinizin manen sağlıklı olduğunu gösteren işaretlerdir. Bunları madde madde ele almadan önce, her üç şartta da ortaya çıkan ortak vurgunun sevgi olduğunu tespit etmeliyiz: Başta sevgilerin en yücesi Allah (cc) sevgisi ve O’nun Elçisi’nin (sas) sevgisi sonra da Allah (cc) için olan diğer sevgiler. Mü’min kardeşine ve bizzat imana duyulan sevgi ki bu sevgi, imanı kaybetmektense ateşe atılmayı bile kabul ettirecek kadar güçlü bir sevgidir. Sevgi insanoğlunun en büyük ihtiyacıdır. Asıl önemli olan ise, insanın sevgisini kime ve nasıl yönlendireceğidir.

Peygamber Efendimiz’in hayat-ı seniyyeleri âdeta bir yalvarış ve yakarış dantelası mahiyetindeydi; O, sabah kalktığında, akşamı idrak ettiğinde, abdeste yöneldiğinde, ezanı dinlediğinde, Hakk’a kurbet vesilesi sayılan her ibadetin içinde ve sonunda, yeme-içme, uyuma, yolculuğa çıkma, seferden dönme, arzî ve semavî belâ ve musibetlere maruz kalma esnasında, hastalık ve rahatsızlıklara müptela olduğunda, keder ve sevinç vesilelerinin zuhuru hengâmında hep el açar, Mevlâ-yı Müteâl’e yönelir, tazarru ve niyazla iki büklüm olur ve sürekli O’na yalvarırdı. Kur’an-ı Kerîm’in sabah ve akşam vakitlerinde Allah’ı zikretme üzerinde hususiyle durmasından olsa gerek, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu vakitlere özellikle önem verir, her sabahı ve her akşamı bereketli birer dua zamanı olarak değerlendirirdi

👍 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.

SORU & CEVAP Haberleri