Özetle söylemek gerekirse, Allah’a bilerek, anlayarak ve isteyerek inanan bir kişi huzurlu, sorumluluk ve güven duygusuna sahip, dürüst, başkalarına zarar vermeyen ve insanlık bağları kuvvetli bir kimsedir. Allah’a inanan kendisi için istediğini başkaları için de ister ve herkesi sever.
İman, insana dünyanın fâni ve geçici bir misafirhane olduğunu, gün‘ gelip insanın bu hayata veda edeceğini, ölüp kabre gireceğini; fakat bu âlemin dar, karanlıklı ve boğucu bir yer olmadığını, kabrin bir rahmet kapısı ve cennet salonuna açılan bir pencere olduğunu hatırlatır. Nurlu âleme, ebedî saadet yurduna giden bir yol olduğu kanaatini verir. Böylece insan imanı sayesinde ebedî olarak yaşayacağı memleketin mahiyetini anlar, endişe ve korkusu sevinç ve sürura döner.
Hakiki imanı elde eden insanın gönlü rahat, kalbi ferahlı, ruhu sakindir. Çünkü insan dünyadaki hakiki zevki ve elemsiz lezzeti yalnız imanda ve imanın yardımıyla tadar. Çünkü gençliği giden kimse ebedi bir gençliğinin geleceğine inanır; hastalıklara, bela ve çeşitli sıkıntılara düşen mü’min, hiçbir sıkıntının bulunmadığı mutlak huzur ülkesinin kendisini beklediğini bilir. Dünyada kavuşamadığı, eline geçmediği pek çok nimete, daha güzel ve devamlı surette cennette sahip olacağına inanır, teselli bulur, huzur duyar.
- Allah’a inanan bir kişi huzura kavuşur ve mutluluğu keşfeder.
- Allah’a iman eden bir kişinin sözlerinde bir hikmet vardır.
- Gözlerinin içerisinde ve alnında nur vardır.
- Ahlak, saygı ve sevgisiyle herkesin dikkatini çeker.
- Haram lokma yemez.
- Kul hakkı yemez.
- Adaletli olur.
- Yaşayıp görebileceği hiçbir olay onu korkutmaz, ürkütmez. Herşeyin Allah’tan geldiğini bilir.
- İnsana hürriyet kazandırır.