“(O öyle lütufkâr) Allah’tır ki gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı. İzni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı. Düzenli seyreden Güneş’i ve Ay’ı size faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi. O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız…”
(İbrahim suresi, 32-34. ayetler.) Yukarıdaki ayetleri, insanın niçin Allah’a (c.c.) ibadet etmesi gerektiği açısından yorumlayınız.
Müslümanlar ibadeti öncelikle Allah emrettiği için¸ O’nun rızasını kazanmak ve O’na olan teslîmiyet ve bağlılıklarını ifade etmek niyetiyle yaparlar. Bu anlayışla ibadet yapanların zihninde ibadetin ne kazandıracağına dair bir beklenti yoktur. Çünkü kazanç; ibadet edebilmenin alnı secdeye koyabilmenin¸ rükû yapabilmenin¸ saygıyla Allah’ın divanında durabilmenin¸ diline “Allah”¸ kalbine “sübhânellâh” dedirtebilmenin kendisi başlı başına bir kazançtır.