Hazreti Peygamber’le Kur’an-ı Kerim söz ve yazının ötesine geçip hayat olmuştur. Bu anlamda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin hayatı, canlı Kur’andır.
Sünnet bir yaşama biçimidir. O yalnızca İslâm hukukunun bir kaynağı değil, aynı zamanda sosyal hayatın düzenlenmesi için vazgeçilmez bir unsurdur. Bütün Müslümanlar sünnetin delil olduğunda görüş birliğine varmışlardır.
Sünnetin dindeki yerini gösteren birçok ayet bulunmaktadır:
“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab, 36)
“Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resulüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” (Enfal, 24)
Bir başka ayette Allah-u Teâla, Hazreti Peygamberimizin emrine muhalefet etmekten insanları sakındırmıştır. “Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belanın gelmesinden yahut kendilerine acı bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar.” (Nur, 63)
SÜNNETİN DİNDEKİ YERİ
1- Sünnet, İslâm'ın Kur’an-ı Kerimden sonra ikinci kaynağıdır. Özellikle İslâm dininin ibadetleri ve uygulamaları sünnet tarafından belirlenmiştir.
2- Sünnet, Kur’an’ın anlaşılması ve yaşanması konusunda İslâm toplum yapısının vazgeçilmez örneğidir. Bu sebeple sünnete dayandırılmadan İslam’ı anlamaya ve anlatmaya kalkışmak doğru bir tavır olamaz.
4- Allah’a kul olmanın ölçüsü ve örneği Hazreti Peygamberin uygulamaları yani sünnetidir. Bu sebeple iyi bir sünnet ve sîret anlayış ve bilgisine ihtiyaç vardır.