Hz. Peygamber, nifak münafıklar karşısında ince bir siyaset izlemiştir. Münafıklara karşı müsamahalı bir tavır takınmakla birlikte onlara önemli görevler vermemiş, onların eylemlerini haber vererek sahabilerini uyarmıştır. Böylece Müslümanlar, münafıkların toplumu parçalayan fitnelerine karşı daha dikkatli davranmışlardır.
Tebük Seferi’ne katılmayan münafıkların durumu Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmiştir: “Allah’ın Resulü’ne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihat etmeyi çirkin gördüler, ‘Bu sıcakta sefere çıkmayın.ʼ dediler. De ki: ‘Cehennem ateşi daha sıcaktır!ʼ Keşke anlasalardı! Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar! Eğer Allah seni onlardan bir gurubun yanına döndürür de (Tebük Seferi’nden Medine’ye döner de başka bir savaşa seninle beraber) çıkmak için senden izin isterlerse de ki: Benimle beraber asla çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla savaşmayacaksınız! Çünkü siz birinci defa (Tebük Seferi’nde) yerinizde kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla beraber oturun!ˮ (Tevbe suresi, 81-83. ayetler.)
Resulullah(s.a.v.), Müslümanlar arasında münafıkların yürüttüğü nifak ve fesadın etkilerini kırmak için onlara karşı temkinli hareket etmişti. Bu sebeple Yahudi ve müşrikler gibi düşmanlıklarını açıkça göstermeyen münafıklar Müslümanlar gibi muamele görmüşlerdir. Toplumun dinamiklerini gözeten Hz. Peygamber, nifak karşısında ince bir siyaset izlemiştir. Allah Resulü(s.a.v.) münafıklara karşı müsamahalı bir tavır takınmakla birlikte onlara önemli görevler vermemiş, onların eylemlerini haber vererek sahabilerini uyarmıştır. Böylece Müslümanlar, münafıkların toplumu parçalayan fitnelerine karşı daha dikkatli davranmışlardır. Hz. Peygamber’in nifak karşısında izlediği yolun bir sonucu olarak münafıkların toplum içerisindeki etkileri azalmıştır.