Hz. Osman (r.a.), her fırsatta, Peygamber Efendimizi (s.a.v.) memnûn etmek, O’nun mübârek duâsına mazhâr olmak için fırsat kollardı. Bir gün Hz. Osman (r.a.), Resûlullah efendimizi evine da’vet etti. Resûlullah buyurdu ki:
Peygamber efendimiz, Bilâl-i Habeşî (r.a.), bütün Eshâbına haber vermesi için yolladı. Kendisi de Hz. Ali (r.a.) ile, Hz. Osman’ın (r.a.) evine doğru yürümeye başladı.
Hz. Osman (r.a.) geriden, Peygamber efendimizin adımlarını sayıyordu. Resûlullah bunu fark edip, sebebini sorduğunda, şu cevâbı verdi:
- Yâ ResûlAllah! Her adımınıza bir köle azâd edeceğim.
Da’vetten sonra da, saydığı adım kadar köle azâd etti.
Hz. Osman’ın (r.a.) Tebük Seferindeki cömertliği dikkat çekicidir. Şöyle ki Hz. Peygamber 630 yılında Tebük’e doğru büyük bir sefer hazırlığına başlamıştı. Düşmanın çokluğu ve mesafenin uzunluğunun yanı sıra arazi yapısı ve havanın sıcak oluşu bu seferin zorluk derecesini artırıyordu. Ayrıca Hicaz bölgesinde şiddetli bir kuraklık vardı. Ürünlerin hasat mevsimi de gelmişti. Bütün bunlar seferin zorluğunu ortaya koyuyordu. Peygamberimiz ”Zorluk Ordusu” diye adlandırılan ordunun donanımı için tüm Müslümanları yardım etmeye çağırdı.
Herkes imkânı ölçüsünde yardım etti. Hz. Osman ise tek başına, otuz bin kişilik ordunun üçte birini donattı. Hz. Osman’ın bu cömertliği Peygamberimizi duygulandırmış ve ”Allah'ım! Ben Osman'dan razıyım. Sen de razı ol.” diye dua etmiştir.
Hz. Osman cömert olduğu gibi aynı zamanda yumuşak huylu biriydi. O, hiç kimsenin kalbini kırmamaya özen gösterir, herkese şefkat ve nezaketle davranırdı. Nitekim bir gün Hz. Ebu Bekir (r.a.) onun yanına geldi ve ona selam verdi. Hz. Osman (r.a.) o anda dalgın olduğu için selamı almadı. Hz. Ebu Bekir (r.a.) bu duruma üzüldü ve ona bu davranışının nedenini sordu. Hz. Osman selamı duymadığını ifade etti. Ardından Hz. Ebu Bekir’in gönlünü kırdığını düşünerek ondan af ve özür diledi.