Peygamberimizin (s.a.v.) en önemli görevlerinden biri temsildir. Temsil; sözlükte, birinin veya bir topluluğun adına davranma, simgeleme, sembolü olma gibi anlamlara gelir. Vahyin emrettiği ilkeleri uygulamak, temsil etmek, yaşayarak insanlara örnek olmak öncelikle Hz. Peygamber'in (s.a.v.) görevidir. Çünkü vahye ilk muhatap olan, ilk inanan ve vahyi anlayan kişi odur.
Peygamberimiz (s.a.v.), kendisine indirilen bütün ayetleri Müslümanlara duyurup öğretmiş, vahiy kâtiplerine yazdırarak kayıt altına da almıştır. Peygamberimiz bu konudaki çalışmalarını özellikle Medine’de Mescidi Nebi’nin yapılmasından sonra daha düzenli ve programlı olarak yürütmüştür. Hem vakit namazlarından sonra hem de haftanın belirli günlerinde mescitte erkek ve kadın Müslümanlara Kur’an’ı açıklamış, Müslümanların sordukları soruları cevaplandırmıştır. Zaman zaman çeşitli topluluklardan gruplar hâlinde gelen insanlar da derslere katılıp Peygamberimizden Kur’an-ı Kerim hakkında bilgi almışlardır.
Kur’an-ı Kerim’de namazın kılınması, zekatın verilmesi, gerekli şartları taşıyan Müslümanlara farz kılınmış olmasına rağmen namazın nasıl kılınacağı, zekâtın hangi mallardan ve ne oranda verileceği açıklanmamıştır.
İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar genel hatlarıyla ve öz olarak belirtilmiş, bunların genişçe açıklaması ise Peygamberimize bırakılmıştır.
Peygamberimizin Kur’an’la ilgili yaptığı bütün açıklamaların, verdiği bilgilerin hepsi doğrudur. Onun Kur’an’a dair açıklamalarında hata etmesi, yalan söylemesi ve insanlara yanlış bilgi vermesi mümkün değildir. Çünkü Peygamberimiz, Allah (C.C.) tarafından ne bildirilmişse onu açıklamıştır. “… O, arzusuna göre de konuşmaz. O (bildirdikleri), vahyedilenden başkası değildir.” ayeti bu konuyu ifade etmektedir.