Peygamberimiz (asm)'e İslamiyet gelmeden önce, Hz. İbrahim (as)’in Hanif dinine göre bir hayat sürüyordu. Ancak bu ibadetin nasıl ve ne şekilde olduğuna dair fazla bir bilgiye sahip değiliz.
Bununla beraber, hayatı boyunca hiçbir zaman putlara tapmaması, daima bir olan Allah’a inanıp ona yalvarması, belli günlerde Hira dağına çıkıp tefekkür ve zikir ibadetinde bulunması, bu yansımanın birer örneğidir.
Hazret-i İbrahim Aleyhisselâmın, Arabistan’da çok perdeler altında cereyan eden Hanif dininden geriye kalanlar vardı. Peygamber Efendimiz (asm) bunlarla amel ediyordu. Ancak bunu yapmaya mecbur ve mükellef değildi. Kendi ihtiyarıyla farz olmaksızın ibadet ederdi.
Özetle söylemek gerekirse: Peygamberimiz (asm) İslamiyet'ten evvel, yine hak dinin vecibelerini yaşıyan muvahhid ve abid bir insandı. Hz. İbrahim (a.s.)’in dininin devamcısı idi. Fakat mecburiyet altında değil, iradesi ile ibadet ederlerdi. Bunda bütün tarih ve siyer kaynakları müttefiktir. Devamlı olarak Hira mağarasına çekilir, ibadet eder, dua ederlerdi. Hatta ilk vahiyde böyle bir ibadet zamanında gelmiştir.