Yeryüzünde geleceğinden emin olan tek bir varlık yoktur. Tüm canlılar bir yazgı üzerine yaratılmıştır ve bu yazgının ne zaman, nerede, nasıl tecelli edeceğini ancak ve ancak bizleri yaratan Allah bilir. Bizler sadece geçmişimizi ve içinde bulunduğumuz anı bilebiliriz. Geleceğimiz ile ilgili bilgiler ise bir tahminden öteye gidemez.
Hiç kimse yoktur ki birkaç saniye sonrasında neler olacağını bilebilsin. Bazen tüm hayatımızın değişmesi için bir tek saniye bile yeterlidir. Örneğin bir trafik kazasında bir saniye içinde hayatımızı kaybedebilir veya bir veya birden çok uzvumuzu kaybedebiliriz. Yahut kör bir kurşuna sadece bir saniye içinde hedef olabilir ve hiç tahmin edemeyeceğimiz bir hayata ilk adımı atabiliriz. Aslında hepimiz bir engelli adayıyız. Hatta daha da ötesi, birer ölü adayıyız. Yeryüzünde yaşamını sürdüren engellilerin büyük bir kısmı, engellerini doğuştan getirmemiştir. Biz sağlam insanlar gibi sıradan bir yaşam sürerken, kaderin acı bir cilvesi ile karşılaşıp engelli olmuşlardır. Bunlardan hiçbiri engelli olmayı tercih etmemiş veya seçmemiştir. Ama bizi yoktan var eden, toprak ile bize şekil veren yüce Yaratıcı, doğanın ve hayat imtihanının bir gereği olarak engelli olmayı bazılarımıza yazgı olarak yazmıştır. Bu durum karşısında hiçbirimizin elinden gelecek bir şey yoktur. Yapabileceğimiz tek şey, kaderimize boyun eğip bu engelle de yaşamayı öğrenmektir. Hala yaşadığımıza ve sevdiklerimizle, sevenlerimizle yaşadığımıza şükretmektir
Hiçbir engellinin biz sağlam insanlardan beklediği hiçbir şey yoktur. Hele onlara ayrıcalıklı davranmamızı, onlara üzülmemizi, onları farklı görmemizi hiç istemezler. Onlara karşı empati kurabilmemiz, onlara normal bir insanmış gibi bakmamız bile fazlası ile yeterlidir. Onları üzecek, kahredecek şey ise onları küçümsememiz ve acımamız olacaktır. Unutmayalım ki hiçbirimizin yarına dair hiçbir garantimiz yoktur. Bizler de her an bir kaza geçirip engelli olabiliriz. Bunu aklımızdan asla çıkarmamalı, hayatımıza ve çevremizdeki engellilere bu göz ve düşünce ile bakmalıyız.