Arkadaşlarımla vakit geçirmekten çok hoşlanırdım. Okuldan fırsat buldukça boş günlerimizde ve özellikle tatil günlerimizde birçok faaliyet yaparak evimizin bahçesinde oyunlar oynardık.
Haylaz çocuklar olarak bilinirdik ama bahçeyi ele geçirdiğimiz zaman bütün her şeyi kontrol altında tuttuğumuza inanırdık. Çünkü oynamak ruhumuzu dinlendiriyordu. Bir çocuk için oynamak nefes almak gibiydi. Annelerimiz bize arkadaş olmanın önemini daha iyi öğretmişti.
Birbirimize karşı her zaman tatlı dil sahibi olarak hitap ederdik. Her ne kadar kavgalar etsek de oyun oynarken verdiğimiz mücadele bizi daha da yakınlaştırırdı. Kendimize hedef olarak seçtiğimiz ağaçlara kadar koşup yarış eder ve birbirimizi geçmek için çok çalışırdık.
Bu oyunların hayatımızdaki etkisi uzun hayat yolculuğundabizim için başarıya giden azmin ve sabrın oluşmasındaki etkenler olmasıydı. Oyun oynadığımız anlarda çok eğlenirdik fakat gelgelim o oyunlar bizi hayata hazırlıyormuş Hayatın kendisi bir oyunmuş.
Bu nedenle kaybettiklerime hiç üzülmemiştim. Şimdi bunları çocuklarıma anlatırken yine o yeşil bahçenin derin toprak kokusu burnumda olarak gözlerim yaşarıp tüylerim diken diken olarak halden hale giriyorum. Hayatımızın başı ve sonu aynı gibi duruyordu. Hiçbir şey değişmiyordu.