Tek düze değildir hayat. İnişli çıkışlı basamakları vardır. Yolu sevip yolculuk etmeye hazır olanlar, adımlarına nakşeder bu basamakları. Her basamak ayrı ehemmiyete sahiptir. Bilinçli ya da bilinçsizce iner çıkarız durmadan. Her birinde yeni başlangıçlar, heyecanlar ve umutlar vardır.
İnsan, basamaklardan oluşmuş kendine çıkan bir merdivendir. Kâh çürüyerek kâh kırılarak tamamlar miadını."Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden. Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...’’ diyen Ahmet Haşim’in Merdiven adlı şiirindeki gibi, geçer gider bu dünyadan.
Ayağımızı attığımız basamaklar çürük yada kırık olabilir. Kimisi başımızı göğe erdirip yüzümüzü güldürür, kimi ağlatıp yüzümüzü yere baktırır. Kimi çıkmaz bir sokağa ulaştırıp yolun açık olsun der. Kimi elimizden tutup, hayalden ötelere götürür.
Basamaklar hayata benzer, hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Hiçbir şey başıboş yaratılmadığı gibi, hiçbir basamak ta gereksiz değildir. Ana rahmi, çocukluk, ergenlik, olgunluk, ihtiyarlık, ölüm, hepsi birer basamaktır. İnsan durağanlaşsa da hep yürür bu basamaklar, yürüyen merdiven misali .
Herkes, hayallerine kurduğu kendi merdivenin basamağında oyalanır durur. Kâh kar yağar şakaklarına, kâh güneş vurur yanaklarına. Bir üsttekine geçince geçmiş geride bırakılır. ‘’Düşüp dizleri kanattık "diye tırmanmaktan vazgeçilmez. Mevlana’nın dediği gibi"Bütün dertler merdivene benzerler. Merdiven basamakları, oturup kalınacak yer değildir, geçip gidilecek yerdir ‘’
Çıktığımız ya da indiğimiz her basamak, yarınki hayatın temelidir. Yükselmek ve alçalmak insanoğluna yüklenmiş iki hâldir. Bu nedenle, basamaklar her zaman yükseğe çıkarmaz. Bazen de mahzenlere indirir. Tozlanmış geçmişin tecrübeleriyle yüz yüze getirir. Keşkelerle ve iyikilerle hemhal eyler.
İnsanların beklentileri arttıkça basamaklar çıkılmaz olur. Yorulur, bitkin düşer ve olduğu yerde kala kalır ama yine de dönemez geriye. Bilir ki, yolun ucu hep ileriye dönüktür ve gittikçe gider. Geride kalan aşılan basamaklara bakmak, ümit ve cesaret verir. Buraya kadar geldiğine göre, bundan sonrasını da başarırım diye kendine güvenir.
Her basamak tek tek çıkılmalıdır. Atlayıp zıplayarak gidenler, her basamağı sindirerek gitmenin zevkinden mahrum kalırlar. Üstelik üçer beşer ve çok hızlı çıkan sabırsızların, tevekkülsüzlerin ve hırslıların eski konumlarından daha da aşağılara düşerek dibe çakılmaları hiç de sürpriz olmaz. Basamaklar yorucudur. Yorulunca durağanlaşıp gereğinden fazla dinlenenlerin, tavşanla kaplumbağanın yarışındaki gibi yenik düşmesi kaçınılmazdır.
Hiçbir basamak sonsuza değin sürmez. Her bir adımın bir ecele vardır ve inişe gebedir. İnişlerde, her goncanın solması ve her gencin yaşlanması gibi bir haleti ruhiye vardır. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Sakarya Türküsü’nde dediği "Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak ; benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.’’ hâli sinmiştir adımlara.
Kimi insan, makam, para, şöhret ve rant için etrafında kim var kim yok hepsini basamak olarak kullanır. İnerken de aynı insanlara rastlayacağını düşünmeden, işi bitince bir kenara atıverir onları. Bütün basamakları çıkıp zirveye vardığında anlar ki, esas tırmanması gereken yer bu değildir.
Huzur, insanın kendine çıkan basamaklarda saklıdır. Ancak kendine çıkan basamaklarda kendini ve özünü tanıyabilir insan. Bu tanıma süreci sonsuza doğru uzadığından, basamaklar da hiç tükenmez.
Basamaklar şükretmeye vesiledir. Sahip olunanların değerini anlayıp bunlara şükretmek için hayatın en alt basamağındaki bir varlığa bakmak yeterli gelir bazen. Basamaklar, aynı zamanda içeriyi dışarıya bağlayan köprülerdir. İçeri önemlidir. Zira, çürümeye ve bozulmaya yazgılı dış, içeriden gelecek şeylerle dengesini kazandığı ölçü de hayata dahil olacaktır.
Hayat sürecinde adım atılan her basamak evvelâ beyazdır. Renklendirmek insana düşer. Bir sonraki adımda karşısına çıkan durumda karşı takınacağı tavır, o basamağa rengini verir. İnsan her basamakta beyaza boyanmalıdır. Zeki Azizoğlu’nun dediği gibi "Umudun basamakları nedir bilmem ama, zirvesi mutlaka Allah olsun.’’ Çünkü, adımımız hangi basamakta tükenir, hangi basamak ilktir, hangisi sondur bilinmez