Dil ya da inanış biçimi bir topluluğu ulus yapmak için yeterli değildir. Uluslar beraber ağlamak, beraber gülmek, beraber hatırlamak ve beraber unutmak ister. Gelecekte de birlikte olmak, kenetlenmek ister.
Geçmişimizi bilmediğimizde ileriye dönük planlar yapmamız mümkün olmaz. Ayrıca ortak bir tarihimiz (hafızamız) yoksa içinde bulunduğumuz toplulukla ortak değerlerimiz de kalmaz. Yani bizi biz yapan tarihimizde saklıdır. Ortak hafıza olmadığı takdirde ulus kavramı da otomatik olarak ortadan kalkacaktır.
Bir insan hayatını ele alarak örneklendirecek olursak hafızası olmayan bir insan kendi benliğini de unutmuş demektir. Kim olduğunu, nereden geldiğini, neler yaşadığını hatırlamaz bu da bir bakıma kişinin kimliğini hatırlamaması demektir. Bir insan ailesini, kökünü, nereden geldiğini hatırlamıyorsa bu kişinin kimliğinden söz etmek mümkün olmaz. Tarihte buna benzetilmektedir bir bakıma. Anthony Smith " hafıza yoksa kimlik yoktur kimlik yoksa ulus yoktur " sözüyle de burada hafıza diyerek aslında kişinin tarihini bilmesini kastetmiştir. Bir birey tarihini bilmezse kimliğini bilmiyor demektir ve kimliğini bilmeyen bir toplumda ulus bilinci gelişmesi oldukça zordur bu yüzden de ulus yoktur kavramını kullanmıştır.
- Bir ulusu oluşturan etkilerden biri de geçmiş yani tarih birlikteliğidir.
- İnsan toplum içinde yaşar. Bu toplumda yaşanılanlar bireyleri şekillendirir, bir kültür edinmesini dolayısıyla bir kimlik oluşmasını sağlar. (Türk Milleti gibi)
- Örneğin bizler Türk Milleti olarak, geçmiş atalarımızın yaptıklarını hatırlamak birlik ve beraberliğimizi arttırır. Ulus olmamızı sürekli kılar.
- Hafızamız, yani tarihimiz olmasa, kişileri bir arada tutan en önemli etmenlerden biri yok olmuş olur.
- Toplum kendini tarif edecek bir kelime bulamaz ve dağılır.
- Bu sözde bir ulusun tarihini bilmesini önemi anlatılmıştır.