Görme olayı aşağıdaki şekilde gerçekleşir:
• Kaynaktan gelen ışınlar sırasıyla kornea ve gözbebeğinden geçerek
göz merceğinde kırılır ve retinaya ters olarak düşer.
• Işık dalgaları, koni ve çubuk reseptörlerinde sinir impulslarına dönüştürülür.
• İmpulslar optik sinirler aracılığı ile gözden çıkar ve beyne iletilir.
• İmpulslar beyinde işlenir ve görüntü algılanır.
İki gözden çıkan optik sinirler, beyin kabuğuna yakın bir bölgede optik kiyazma adı verilen bölgede birleşir. Optik kiyazmada, her iki gözün sol tarafla ilgili görüntüsü beynin sağ tarafına , sağ tarafla ilgili görüntü ise beynin sol tarafına iletilir.
Göz, insanda doğumdan sonra en az büyüyen organdır.
Gözün anatomisi ve fizyolojisi ile ilgili bilgilerimizin temelleri çok eskilere dayanmaktadır. Müslüman Arap kökenli İbn Heysem (965-1039), esasında daha çok fizik ile ilgilenen ve bütün dünyada “Optiğin Babası” olarak tanınan bir bilim insanı olmakla birlikte gözün yapısı ve görme olayı ile ilgili önemli bilgilere ulaşmıştır. Gözün kısımlarını tanımlamış ve görme olayındaki rollerini açıklamıştır. O zamana kadar görme olayının gözün yaydığı ışınla gerçekleştiğine inanılırken bu düşünceye karşı çıkmış, görmenin cisimler üzerine düşen ışığın göze ulaşarak gözün ağ tabakasında algılandığını ileri sürmüştür. Bunu da şöyle açıklamıştır: “Uzun süre parlak bir nesne ya da ışığa bakıldığında gözlerimiz kamaşır ve acır. Oysa ışık gözden çıksaydı bu kamaşma ya da acı olmaması gerekirdi. Ayrıca karanlıkta göremiyoruz. Işınlar gözden cisme doğru gitseydi karanlıkta da görmemiz gerekirdi.” Bu açıklaması ile daha o yıllarda gözün yapısı ve işleyişi ile ilgili bugünkü bilgilerimizin temellerini atmıştır.