Peygamber Efendimiz (s.a.v) bizim gibi insan olması, bizim onun gibi hareket etmemiz, onun gibi ibadet etmemiz, onun gibi yiyip içmemiz, onun gibi güzel konuşmamız ve sevap işleyip örnek almamızı kolaylaştırmıştır.
Müşrikler, aslında alay maksadı taşıyan bu sözleriyle Hz. Muhammed’in sıradan insanlarda görülen özellikleriyle peygamber olamayacağını iddia ediyor; kendisine inanmaları için yanında bu tür beşerî özellikler taşımayan bir melek bulunması ve Resûlullah’ın sürdürdüğü uyarıcılık görevini bu meleğin üstlenmesi gerektiğini veya genellikle yoksulluğun hüküm sürdüğü Mekke şartlarında, kendilerinden farklı olarak Resûlullah’ın krallar gibi özel hazinelere, mülklere sahip olması gerektiğini savunuyor; bunların hiçbiri yokken peygamberlik davasında bulunmasının ancak büyü yapılmış birinin saçmalıkları olduğunu ileri sürüyorlardı. Âyetin sonunda bunlar “zalimler” diye anılmışlardır. Çünkü onlar öncelikle gönül dünyalarından Allah’ı silip, O’nun yerine düzmece tanrılar edinerek onlara bağlanmışlar; lâyık olana kulluk ve itaati bırakıp lâyık olmayana itaat etmişlerdir. İkinci olarak, Hz. Muhammed’in hak peygamber olup olmadığının ölçüsü olarak, onun getirdiği dinin ilkelerinin, insanlığın maddî ve mânevî, bireysel ve sosyal sorunlarını çözmeye elverişli olup olmadığını, ihtiyaçlarına cevap verip vermediğini dikkate almaları gerektiği halde onlar, peygamberlik misyonuyla ilgisi olmayan haksız ve yersiz isteklerde bulunmuşlardır.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 110