Cumhuriyet’ten Figen Atalay, Finlandiya Büyükelçiliği’nin daveti ile gittiği Helsinki’de eğitimi yazdı. Çocuklar yaz kış hava koşulları dikkate alınmadan günde 2 kez bahçeye çıkarak, 1-2 saati dışarıda geçiriyor. Hangi etkinliğin yapılacağına ise çocuklar karar veriyor. Sesam Anaokulu direktörü Aino Ezzat-Agha, öğretmenin her günü planlarken çocuklara danıştığını söylüyor:
İŞTE BU ÜLKEDE HANGİ DERSİN İŞLENECEĞİNE ÖĞRENCİ KARAR VERİYOR
“Okulda demokrasi var. Herkesin değil çoğunluğun isteği oluyor. Matematik Günü, İngilizce Günü yok. Öğretmen öğrencilere ‘ne yapmak istersiniz’ diye soruyor. Her gün her çocuğun fikri alınıyor. Çocuklar neyle ilgileniyorsa o konu ediliyor. Proje bazlı çalışılıyor. Öğretmene büyük sorumluluk düşüyor. Günün nasıl organize edileceğine öğretmen, mutlaka çocukları dinleyerek karar veriyor. Her yaş grubunun kendi programları var.”
ERKEN ÇOCUK EĞİTİMİNDE EŞİTLİK
Finlandiya’daki okullarda ‘‘cinsiyet eşitliği’’ne büyük önem veriliyor. Bu amaçla “Erken Çocukluk Eğitiminde Eşitlik” projesi yürütülüyor. Projenin ortaklarından biri olan sosyal yardım kuruluşu Folkhälsan’dan (Halk Sağlığı) Sara Sundell, “okula yeni bir çocuk başlayacak’’ dendiğinde ilk akla gelen sorunun “kız mı, erkek mi” olduğuna dikkat çekerek, şunları söylüyor:
“Oysa hiçbir beklenti, hiçbir plan olmaması lazım. Kapıdan kimin gireceğine ilişkin hiçbir düşünce, fikir bulunmaması lazım. Açık fikirli olmamız lazım. Gelen bir kızdır ama kafamızdaki kız kalıbına uymuyor olabilir ya da tekerlekli sandalye kullanabilir. Hiçbir önyargı, yönlendirme, düşünce olmasın.“
KIZLAR DAHA AZ HAREKET EDİYOR
Sundell, kızların erkeklere göre günde 50 dakika daha az hareket ettiğini, erkeklerin kişilik ve becerilerle, kızların dış görünüşle daha çok ilgili olduğunu anlatıyor. Sundell, erken çocukluk eğitiminde eşitlik programının uygulanmasıyla zorbalığın azaldığını ve her çocuğa eşit fırsat sunulduğunu vurguluyor.
Feminist Birliği’nden Nea Alasaari de, araştırmaların, öğretmenlerin benzer durumlarda kız ve erkek çocuklara farklı davrandıklarını ortaya çıkardığına dikkat çekerek, “cinsiyet duyarlılığı’’nın herkes için yararlı olduğunu vurguluyor.
EĞİTİMLE BİRLİKTE ZORBALIK AZALDI
Alasaari, bu eğitimle kız ve erkek çocukların farklı cinsiyetlerle oyun oynama oranlarının arttığını,zorbalığın azaldığını, eğitim ve çalışma hayatındaki ayrımcılığa etkileri bulunduğunu söylüyor. Alasaari, gelecekte “cinsiyet duyarlılığı eğitimi”nin, tüm erken çocukluk eğitimi programlarının bir parçası olması ve “cinsiyet eşitliği programı”nın okulöncesinde zorunlu eğitim kapsamına alınması gerektiğini belirtiyor.
KÜTÜPHANE EĞİTİMDE ÖNEMLİ
Finlandiya’da kütüphanelerin, çocukların eğitiminde önemli bir rolü var. Finlandiya’daki kütüphaneler 10-14 yaş çocuklarının yüzde 97’sine ulaşıyor. Helsinki’de 37 kütüphane, 2 de mobil kitaplık var. Uzman Cecilia Eriksson, okuma oranının azaldığını söyleyerek, şöyle diyor: “Finlandiya’da kitap okuma oranı azalıyor, yeni neslin yeni ihtiyaçları var. O yüzden çocukları kitaba çekmek için sürekli yeni yollar arıyoruz’’ diyor.
EĞİTİLMİŞ KÖPEKLERE KİTAP OKUYORLAR
Helsinki’de her yıl 6 bin çocuğun okula başladığını söyleyen Eriksson, çocuklar için yaptıklarını şöyle anlatıyor: ‘‘1. sınıf öğrencilerini kütüphaneye davet ediyoruz, onlara ‘hoşgeldin armağanı’ olarak kitap veriyoruz. Her sınıf düzeyine farklı etkinlikler düzenliyoruz. Çocuklar eğitilmiş köpeklere kitap okuyor. Köpek çocuğu eleştirmiyor, ‘hata yaptın’, ‘yavaş okudun’ demiyor, sakin ve ilgili bir biçimde dinliyor. Çocuklar da mutlu oluyor.’’
FİN OKULLARI ÇOK GELENEKSEL
Helsinki Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Kristiina Kumpulainen, okuma-yazma eğitimine büyük değişiklikler getiren “çoklu okuryazarlık’’ programına başlayacaklarını anlatıyor. Hikâye, sanat ve bilimin yer alacağı bu programla, başka kültür ve dillerden gelen çocuklar, dil bilmeseler bile resimler, hikâyeler yoluyla eğitim sürecine dahil olabilecek. Prof. Kumpulainen, “Çoklu okuryazarlıkta orman var, mitolojik hikâyeler var. Doğa çok önemli. Hayal ve bilim birleştiriliyor’’ diyor.
Fin okullarının çok geleneksel olduğunu, teknoloji ile ilgileri bulunmadığını anlatan Prof. Kumpulainen, eğitim sistemlerini şöyle anlatıyor: “Öğretmenlere fikir, ilham, model veriyoruz ama dersi kendileri oluştuyor. Yeni müfredat konu bazlı. Önemli olan öğrencilerde ‘beceri’, ‘istek’, ‘bilgi’ ve ‘davranış’ bileşimini (kombinasyon) sağlamak.’’