Evinizi de Hatırlayın
Nasrettin Hoca günün birinde hastalanır. Yatak yorgan derken Hoca’ya geçmiş olsun ziyaretleri başlar. Bir gün böyle, iki gün böyle... Bu arada Hoca da yatağın içerisinde ağrıların etkisiyle kıvranmaktadır. Geçmiş olsuna gelen komşular ilk geldiklerinde,
— Hocam, geçmiş olsun, ne oldu, nasılsın, dedikten sonra hastayı bırakıp kendi aralarında sohbeti koyulaştırmaktadırlar. Hoca’nın hanımı da gelenlere şerbet ikram etmekte bu arada vakit de ilerlemektedir. Her gelen oturmakta bir türlü kalkmayı hatırlayamamaktadır.
Hocanın ağrısı çoktur ama misafirlerine de “Kalkın gidin.” diyemez.
Ne kadar inlese de sızlansa da oflasa da hepsi boşuna... Bütün bu oflamaların sonunda hiç kimse yerinden kıpırdamaz. Vakit epey ilerleyince misafirlerden biri:
— Hocam, kusura bakma, geç oldu, biz gidelim, daha sonra yine geliriz.
Bir emrin olursa haberimiz olsun, deyince Hoca taşı gediğine koyuverir:
— Vallahi komşular bu öğüdümü iyi öğrenin. Bundan sonra hasta ziyaretine gittiğinizde evinizi de hatırlayın, başka da bir diyeceğim yok, haydin güle güle, der.
Cevap: Hasta ziyaretinin kısa olanı makbuldür.