Erkekler Kahraman Olmak İster

Sema MARAŞLI

“Erkek yenilgi için yaratılmamıştır. Erkek mahvedilebilir ama yenilmez.”(Ernest Hemingway)

      ERKEKLER KAHRAMAN OLMAK İSTER  (“Huzur Bulalım Diye” kitabından)      

Erkek çocukları kahraman olmak isterler. Daha küçücükken oynadıkları oyunlar kazanmaya dayalı oyunlardır. Kızlar evcilik oynarken, onlar güçlerini gösterecekleri oyunları tercih ederler. Erkek çocukları küçük de olsa başarı ile gurur duyar ve kendilerini başardıkları kadar erkek hissederler. Marketten eve ağır bir poşeti taşımak bile onlar için gücünü gösterebildiği için gurur vesilesidir. Övünür ve takdir edilmek isterler.

Kızlar gelinlik giyme hayali kurarken, erkek çocukları kahraman olma hayali kurarlar. Bu yüzden çizgi filmlerin çoğunda erkekler kahramandır. Temel Reis, Tarzan, Süpermen, Örümcek Adam…

Yetişkinler için olan filmler de öyledir. Kahramanlar çoğunlukla erkektir. Kahramanların erkek olduğu filmleri, dizileri kadınlar da erkekler de severek izleriz. Biliriz ki güç ve kahramanlık yakışır erkeklere. Filmlerde bile olsa erkeği zayıf, âciz ve mızmız görmek istemeyiz, hoşlanmayız bundan. Onları güçlü görmek ve güvenmek isteriz. Zaten bu da onların yaratılışında vardır. Çünkü ailemizi ve vatanımızı koruyan onlardır.

Erkek çocuğu nasıl kahraman olmak isterse her erkek de karısının çocuklarının kahramanı olmak ister.

Erkekler liderlik vasıflarına doğuştan sahiplerdir: güç, başarı ve iddia. Erkeği erkek yapan testosteron hormonu iktidar hormonudur. Erkek hem cinselliği için ihtiyacı olan libidoyu hem de güç ve başarı için ihtiyacı olan cesareti testosteron hormonundan alır.

Erkek testosteronun etkisiyle hem yönetmeyi sever hem de yönetebildiğini sever. Erkek, evinde reis olduğunda karısını sever fakat karısı onun üzerinde hüküm kurduğunda ve onu kontrol etmeye çalıştığında erkek kendini yetersiz görmeye başlar ve kendini öyle hissettiren karısından içten içe nefret eder.

Karısı ona kendini değerli hissettirdiğinde, onu hayatında bir numara yaptığında erkek kendini kahraman gibi hisseder. İşi, tahsili, mevkii ne olursa olsun, her erkek evinin kahramanı olmak ister.

Ben bir çoban olsam, sen de bir kuzu,

Beslesem elimde tuz ile seni.” diyor Âşık Veysel.

“Sen bir çoban ol, ben bir kuzu. Besle beni tuz ile” demiyor. Kendini kuzu, kadını çoban olarak göremez zaten normal bir erkek. Çobanlık, korumak, kollamak erkeğe yakışır çünkü. Sevimli bir kuzu olmak da kadına…

Prof. Dr. Psikolog Doğan Cüceloğlu hayatını anlattığı “Damdan Düşen Psikolog” kitabında Amerika’da üniversitede çok güzel bir kız öğrencisinin fakir ve çirkin bir adamla nişanlanması üzerine aralarında geçen konuşmayı şöyle anlatır:

“Neyine vuruldun? Neydi seni çeken?”

Nasıl baktı gözlerimin içine,

“Ooo!” dedi, “O benim kahramanım! Ben çok şeyler öğrendim ondan…”

Ama “O benim kahramanım!” derken o duygusu var ya, müthişti. Ve birdenbire içimde cızzz diye bir şey olduğunu hissettim. Müthiş bir imrenme, kıskanma duygusu oldu; “Ben bunu hiç yaşamadım” dedim. Önem verdiğim, güzel bulduğum bir kadın benim gözlerimin içine “Sen benim kahramanımsın” diye bakmadı. Öyle bir hissettim ki o boşluğu, acı verdi bana.” 

İster işçi olsun ister patron, ister çöpçü olsun ister başkan, ister laik olsun ister dindar, ister feminist olsun ister muhafazakâr, yaptığı iş ya da siyasi görüşü ne olursa olsun; itiraf etmese de her erkek karısının, çocuklarının kahramanı olmak ister. En çok bu paye mutlu eder onu. Çünkü erkekler kahraman olmak için yaratılmışlardır ve kahramanlık evde başlar. Kahramanlık için olağanüstü güçleri olması da gerekmiyor erkeğin. Ailesinin sorumluluğunu alması, yapacağı en kıymetli kahramanlıktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.