Şahitler Kayası, Erenler Pınarı, Kara Kuyu gibi efsanelerin konusu da Günümüzde de var olan bu doğa parçalarının oluşumu ile ilgilidir. Buna benzer bir köprü, bir ev, belki bir ulu ağaç da efsanelerin konusu olabilir.
Efsane kahramanları, insan olsun, hayvan olsun ya da bir doğa parçası olsun, alışılan mantığa uygun ölçüler içinde değildir. Benzerlerinden farklı, üstün özellikler taşırlar. Gazlıgöl ve Hüdai efsanelerinde suyun şifa dağıtması, Erenler Pınarı efsanesinde kuyu suyunun kendiliğinden kaynaması, Erenler Pınarı efsanesinde pınarın üzerini yosunlarla örterek düşmanlara su vermek istememesi gibi ayrıntılar, efsanelerde başka bir tat, başka bir kuruluş ve türetiş olduğunu göstermektedir. Yazanı, söyleyeni belli olmayan efsaneler, yüzyıllar sonra bir eli kalem tutanın düzenlemesi olarak yazılı metin durumuna getirilmişlerdir.
- Kadınana Efsanesi
- Hudai (Huzai) Efsanesi
- Kara Kuyu Efsanesi
- Erenler Pınarı Efsanesi
- Şahitler Kayası Efsanesi
Erenler Pınarı Efsanesi
Sincanlı ilçesine bağlı Düzağaç köyünde kaynayıp coşan bir pınar vardır. Söylendiğine göre bu pınar, Anadolu’nun Türkleşmesi sırasında ulu kişilerin başında konakladıkları bir suymuş. Bu yüzden adına Erenler Pınarı denilirmiş. Şifalıymış, temizmiş, debisi yüksekmiş. Çevresinde çayırlar, çimenler, ağaçlar yetişirmiş. O suyun yanında Düzağaç köyü kurulmuş. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nı kaybetmesinin ardından İzmir’e çıkan Yunanlılar, Anadolu’nun içlerine doğru ilerlerken, Düzağaç köyünü de işgal etmişler. Düşmanın bir taburu köye yerleşerek karargâh kurmuş.
Yüzyıllardır çağlayıp coşan, köylülerin su ihtiyacını karşılayıp şifa dağıtan Erenler Pınarı, işgalle birlikte mateme ve karalara bürünen köy halkı gibi üzerini sazlarla ve otlarla örtmüş, kendini gizlemiş. Anadolu’yu Türkleştirmeye gelen alperenlere coşarak, çağlayarak verdiği suyunu, esirgemiş işgalci Yunanlılardan. Bir damlasını bile vermemiş.
Büyük Taarruz başlayıp Türk askerleri düşmanı Dumlupınar taraflarına sürdüğü zaman Erenler Pınarı da otlardan, sazlardan arınmış, ayna gibi, temiz, pırıl pırıl suyuyla karşılamış Türk askerlerini. Askerler kana kana içmişler Erenler Pınarı’nın suyundan. Suyu içen askerler çağlayıp coşmuş, düşmanı önlerine kattıkları gibi İzmir’e kadar kovalayıp denize dökmüş. Askerler içtikte su çoğalmış, bir değirmeni çevirecek kadar büyümüş. Suyun ayağına değirmenler kurulmuş. Yakın zamana kadar çalışan değirmenler, sanayinin ilerlemesiyle yıkılmış, harap olmuş.