Ekonomi, insanların yaşayabilmek için üretme, ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu faaliyetlerden doğan ilişkilerin bütünü, iktisat.
Ekonomik hayat ise; para kısmını bir borsa gibi takip edip her şekilde herşeye karşı önlem alan kişilerin yaşamıdır.
Din ve ekonomi, toplumsal yaşamı yönlendiren ve günlük siyaseti belirleyen iki önemli olgudur.
Din ve ekonomi dünya tarihini biçimlendiren en önemli unsurlardan iki tanesidir. Din ile ekonomi arasında karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır. Ekonomi dini, din de ekonomiyi etkilemektedir. Din sosyolojisi literatüründe bu iki etkiden bahsedilmekte ve bu konulara ilişkin çalışmalara yoğunluk verilmektedir. Ekonominin din üzerinde etkisi olduğunu ileri süren birinci görüşe laikleşme hipotezi (secularization hypothesis) adı verilmektedir.
Bu hipoteze göre, ekonomik gelişme bireylerin daha az dindar olmalarına yani din ile ilişkilerinin azalmasına yol açmakta, kişilerin dini inançlarını ve dini faaliyetlere katılımlarını azaltmaktadır. Bir ülkenin ekonomik ve politik gelişimi o ülkenin dindarlığını etkilemektedir. Diğer görüşe göre ise dindarlığın yapısı ve boyutu ekonomik performans üzerinde etkilidir.
Özellikle Allah, cennet, cehennem, ahiret vb. inançlar ekonomik performans üzerinde önemli etkiye sahiptir. Din ve dindarlık ekonomik verileri ve ekonomik çıktıları etkilemektedir. Dini inançlar çalışma etiği, dürüstlük, güven, tutumluluk, hayırseverlik, konukseverlik gibi özellikleri teşvik etmek suretiyle insan davranışlarını etkilemekte ve bu sayede de ekonomi üzerinde tesirli olmaktadır. Bu özellikleri artırmak, insanları bu tür özelliklerle donatmak dindarlığı artıracak ve yatırımları ve ekonomik büyümeyi teşvik edecektir.