Efendimiz’le İlgili Bunları Biliyor muyuz?

‘Herkes O’nu Okuyor’ yarışması veya Kutlu Doğum Haftası hasebiyle kitaplar okuduk, sohbetler dinledik.

Öyle ki yeni çıkan ve farklı anlatım tarzlarıyla dikkat çeken kimi kitaplar sayesinde Resûlullah Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselâm) hayatına daha farklı bir boyutta bakabilme imkânı bulduk. Kimimiz bilgilerini tazeledi, kimimiz de yeni şeyler öğrendi. Ancak İki Cihan Serveri’yle ilgili kitapların dipnotlarında kalmış kimi ayrıntılar var. İlahiyatçı-yazar Ali Demirel aracılığıyla bu bilgilerden birkaçını derledik.

Doğum günlerinde oruç tutardı

Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) yeni girdiği yaşını oruçlu olarak karşılıyordu.

Bu şekilde Cenab-ı Hak’tan yeni yaşında hayır ve bereketler niyaz ediyordu.

Hicaz’da sadece 3 kişinin ismi Muhammed’di

O dönemde ‘Muhammed’ adı çok bilinmiyordu. Bu isim, Hicaz topraklarının tümünde, sadece üç kişiye verilmiş. Üçünün babası da ehl-i kitap kişilermiş. Ayrıca hanımları hamile oldukları dönemde vefat etmişler. Vefat etmeden önce de, doğacak çocukları erkek olursa adını ‘Muhammed’ koymaları konusunda eşlerine vasiyette bulunmuşlar. Zira onlar da biliyorlardı ki, ahir zamanda gelecek Son Nebi’nin adı Muhammed olacaktı ve artık O’nun yıldızı doğmak üzereydi.

Hz. Aişe, kutlu evliliğe adım attığında 16-19 yaşlarındaydı Hazreti Aişe Validemiz, Resûlullah Efendimiz’le evlendiğinde çoğunluğa göre 9 yaşında idi. Bu kadar küçük yaşta evlenmesinin sebebi genellikle Arabistan’da kızların erken ergenliğe girmesi kabul edildi. Oysaki yapılan araştırmalara göre Aişe Validemiz, takriben 16-19 yaşlarında evlendi. Şöyle ki Arabistan’da ergenliğe girmiş kızlara eğlence düzenlenir ve o günden sonra kızın yaşı sayılmaya başlanırdı. Aişe Validemiz’in 7-9 yaşlarında ergenliğe girdiği düşünülürse evlendiğinde tahminen 16-19 yaşlarındaydı.

Dedesinin sedirine sadece O (sas) oturabilirdi Hazreti Muhammed’in dedesi Abdulmuttalib için Kâbe’nin gölgesinde kurulan bir sedir vardı. O, insanlarla burada konuşur, Mekke’ye ait işleri buradan idare ederdi. Kendi oğulları dâhil kimse, saygılarından dolayı bu sedirin üzerine oturamazdı. Mekke’de bu prensibi delip uygulamayan, sadece Resûlullah Efendimiz’di.

Resûlullah Efendimiz’in babasının naaşı Cennet’ül Bakî’de

İki Cihan Serveri’nin (aleyhissalâtü vesselâm) babasının mezarı daha önce Mescid-i Nebevî’nin bahçesinde bulunuyordu. Suudluların Mescid’i genişletme kararından sonra bulunduğu yerden nakline karar verildi. Zira aksi halde Mescid’in altında kalacaktı. O günkü Suud hükümeti, bir ekip kurdu. Onlardan Mescid’den el-etek çekilince mezarı kazmalarını ve naaşı Mescid-i Nebevî’nin hemen yanında bulunan Cennetü’l-Bakî’ye nakletmelerini talep etti. Ve Hazreti Abdullah’ın naaşı Cennetü’l-Bakî’ye emanet edildi.

Âmine validemiz, vefat etmeden önce Peygamberimiz’e ne dua etti?

Hazreti Âmine Annemiz, Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Allah Seni mübarek kılsın. Sen ki, Allah’ın yardımıyla dehşetli ölüm okunun isabet etmesinden yüz deve karşılığında kurtulan babanın oğlusun! Uykuda gördüklerim doğru ise Sen, Kerem sahibi Zât tarafından bütün varlığa gönderilecek, beklenen Nebi olacaksın. Onlara helal ve haramı bildirecek, atan İbrahim’in getirdiklerini teslim edip tamamlayacak ve Allah’ın inayetiyle Sen, insanların alışkanlık ettiği putlardan da uzak kalacaksın. Ölüyorum. İsmim bâki kalacaktır. Çünkü temiz çocuk dünyaya getirdim, en hayırlı olanı arkamda bırakıp gidiyorum.” dedikten sonra vefat etti.

(YeniBahar)

👍 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.

Dini Bilgiler Haberleri