Edebi eserler bir sanatçının yani toplumda ileri gelen aydın kimselerin eserleridir. Toplum aydınların veya sanatçıların izinden gider, onları örnek alır ve gelecek kuşaklara bu aydınların iletilerini aktarır. Örneğin şu an hala Mevlana’dan Yunus’tan Namık Kemal’den Hüseyin Nihal Atsız’dan, Tolstoy’dan Victor Hugo’dan eserler okumamız, onları anlatmamız gibi. Bu süreçte edebi eserler toplumu yönlendirir, bilgilendirir, düşünce dünyasında değişikliğe ve yeniliğe sevk eder. Edebi eserler toplumu etkileyen en önemli sanat dallarıdır.
Edebiyat, bütün insani eylemler gibi, toplumsal ilişkiler ağının bir parçası olarak varlık kazanır.
Sanat ve edebiyat toplumsal bir üretimdir. Doğal olarak içinde doğduğu toplumsal ilişkilerin mahiyeti sanat ve edebiyatı derinden etkiler, bu ilişkilerle kayıtlanır.
Ait olduğu toplumsallık durumu, edebiyatın derin köklerine nüfuz eder; edebiyat bu köklerden dal budak salar. An be an toplumla nefes alıp verir; kâh onun kaydını tutar, kâh onu yadsır; ama bir şekilde toplumsal kurum olmaktan kendini alamaz.
Edebiyat-toplum ilişkisinde en fazla tartışılan husus, edebiyatın toplumun bir ifadesi olduğu görüşüdür.