Bir tam gün, gece ve gündüzüyle beraber gündür. Her gece o geceyi takip eden gündüze aittir. Bu nedenle tam gün, akşamdan başlayıp takip eden gündüzün akşamına kadar devam eder.
Örneğin "cuma gecesi" perşembeyi cumaya bağlayan gecedir. Aynı şekilde Arefe gecesi de sabahı Arefe olan gecedir. Sabahı Bayram olan gece de Bayram gecesidir. Bu ölçüye göre diğer mübarek geceler belirlenir.
İslam geleneğinde Cuma gecesi, Perşembeyi Cumaya bağlayan gecedir. Bir tam gün, bir önceki akşam güneşin batmasıyla başlar, ertesi akşama kadar sürer. Kandil geceleri de öyle. Kandil gününden önceki gece kandil gecesi kabul edilir.
Aynı şekilde Arefe gecesi de sabahı Arefe olan gecedir. Sabahı Bayram olan gece de Bayram gecesidir. Bu ölçüye göre diğer mübarek geceler belirlenir.
Yasin suresinin 40. ayetinde meal olarak yer alan “Gece de gündüzü yakalayamaz” ifadesi, mecazi bir mana ifade eder. Çünkü, “gece ile gündüzün birbirinin yerine geçmemesi” şeklindeki görüş isabetli değildir.
Doğrusu, “geceyi Ay; gündüzü de güneş temsil eder.”
Buna göre bu iki ayetin meali şöyle anlaşılır:
“Güneş Ayı yakalayamaz; Gece (yi temsil eden Ay) da gündüzü (temsil eden güneşi) yakalayamaz. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri)
Bunun da ha açık ifadesi şöyledir:
Güneş ile Ay her biri kendileri için tayin edilen yörüngelerinde hareket etmektedir. Ne güneş Ayın yörüngesine girer ki, her zaman yalnız gündüz olsun; ne de ay güneşin yörüngesine girer ki, her zaman gece olsun…” (bk. Taberi, Meraği, ilgili yer)
Bu açıklamadan anlaşıldığı gibi, bu ayette gece veya gündüzün hudutlarını tayin ve tespit eden bir ifade söz konusu değildir.