Cuma namazının farz oluşunun (vücup) şartları
Hz. Peygamber, “Cuma namazına gitmek buluğa ermiş olan herkese farzdır.” (Nesai, Cuma, 2.) buyurmuştur. Bu nedenle cuma namazının bir kimseye farz olması için, Müslüman, akıllı ve baliğ olmasına ilave olarak şu şartları da taşıması gerekir:
1. Erkek olmak: Cuma namazı kadınlara farz değildir. Kadınlar cuma namazını kılarlarsa sahih olur ve o günün öğle namazını kılmazlar.
2. Mukim olmak: Cuma namazı, cuma namazı kılınan yerde ikamet eden kimselere farzdır. Dinen yolcu (seferî) sayılan kimseye cuma namazı farz değildir. Ancak yolcu bu namazı kılarsa sahih olur, artık öğle namazını kılmaz.
3. Sağlıklı olmak: Hasta olup cuma namazına çıktığı takdirde hastalığının artmasından veya uzamasından korkan kimseye cuma namazı farz değildir. Yürümekten aciz bulunan yaşlı kimse ile hasta bakıcı da böyledir.
4. Mazereti olmamak: Dinen geçerli bir mazereti olanlara veya cumaya gittiği takdirde, mal, can ve namusunun zayi olacağından endişe eden kimselere cuma namazı farz değildir. Mahkum olmak, can, namus ve mal güvenliği için nöbet tutmak, düşman korkusu, şiddetli soğuk veya sıcak hava şartları, şiddetli yağmur, çok çamur ve benzeri durumlar, cuma namazına gitmemeyi mubah kılan engellerden bazılarıdır.
Cuma namazının sahih olmasının şartları
Kılınan cuma namazının sahih ve muteber olması ve öğle namazının yerini tutabilmesi için aranan şartlar da şunlardır:
1. Devlet başkanının kıldırması: Cuma namazını, devlet başkanı veya görevlendirdiği kişi kıldırmalıdır.
2. Genel izin: Cuma namazı, yöneticiler tarafından namaz kılınmasına izin verilen, halka açık camilerde kılınır.
3. Vakit: Cuma namazı öğle namazı vaktinde kılınmalıdır.
4. Cemaat: Cuma namazı için Ebu Hanife’ye göre en az imam dışında üç, Ebu Yusuf’a göre imam dışında iki, İmam Şâfiî’ye göre de kırk kişilik bir cemaat olmalıdır.
5. Hutbe: Cuma namazından önce hutbe okunması şarttır. Cemaatin acil işleri olduğu düşünülerek hutbe kısa tutulmalıdır. Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kişinin namazının uzun, hutbesinin kısa olması dini iyi anladığının işaretidir; namazı uzatın, hutbeyi ise kısa tutun, kuşkusuz bazı sözler vardır ki bir sihir gibi kalpleri büyüler.” (9 Müslim, Cuma, 47) Sahabe, Peygamberimizin namaz ve hutbesinin orta hâlli olduğunu rivayet etmişlerdir.
6. Şehir: Cuma namazı şehir ve civarında kılınmalıdır. Şâfiîlere göre cuma namazı, halkın devamlı oturduğu köy ve şehirlerde kılınmalıdır.
Cuma Namazının Kılınışı: Cuma namazı öğle vaktinde ve cemaatle kılınır. Dış ezandan sonra cuma namazının dört rekâtlık ilk sünneti, öğle namazının sünneti gibi kılınır. Hatip (İmam) minbere hutbe okumak üzere çıkıyorsa ilk sünnete başlanmaz. Önceden başlanmış ise tamamlanır. Hatip minbere çıkmaya başlayınca müezzin iç ezan okur, hatip ezanı minberde oturarak dinler. Ezan bittikten sonra hutbesini ayakta cemaate dönerek sunar. Hatip hutbesini sunarken cemaat bir işle meşgul olmaz, sessiz olur, dikkatle hutbeyi dinler. Hatip hutbeyi bitirdikten sonra müezzin kâmet getirir. Bu esnada hatip minberden inerek mihraba geçer, iki rekât cuma namazını kıldırır.
Cuma namazının farzı kılındıktan sonra Cuma namazının dört rekâtlık son sünneti, öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır. Böylece namaz tamamlanır. Kur’an-ı Kerim’de, cuma namazı için ezan okunduğu zaman alışveriş gibi kişiyi ibadetten alıkoyan işlerin yasaklandığı bildirilmiştir. Yasak, namaz bitinceye kadar devam eder. Yasak yalnız cuma namazını kılmakla yükümlü kişilerle ilgilidir. Yasağa rağmen yapılan alışveriş mekruh olmakla birlikte geçerlidir. Ancak bu tam anlamıyla helal bir kazanç sayılmaz.
Ülkemizde bazı bölgelerde yıllardan beri cuma namazından sonra “zuhr-i âhir” adıyla dört rekâtlik bir namaz kılınmaktadır. Son öğle namazı anlamına gelen bu namaz, cumanın şartlarıyla ilgili ihtilaflardan ve bir hassasiyetten kaynaklanmıştır.