Öğretmenlerimizin kendi sınıflarında uyguladıkları etkinlikleri sosyal medya üzerinden dikkatle takip ediyorum. Özellikle yarışma şeklinde düzenlenmiş onlarca örneğe denk geliyorum. Öğretmenlerimizin son derece iyi niyetlerle yaptıkları bu etkinliklerin çocuklar açısından olumsuz sonuçlar doğurduğunu görüyorum.
Eğitim sürecinde öğrenciler arasında rekabetin olması, rakip öğrencilerin motivasyonu ve gayretlenmesi açısından faydalı gibi görünse de olumsuz ve yıkıcı tarafı çok daha fazladır.
Dün, eğitimde iyi örnekler grubumuza gönderilen bir etkinlikte, öğretmenimizin matematik konusunu oyun ve fiziksel etkinlikler dersinde pekiştirmek amacıyla bir oyun oynattığını, öğrencilerin biri farklı renkli üçerli gruplar oluşturmasını istediğini, bu süreçte bazı çocukların diğerleriyle bir araya gelmek istemediğini, etkinliğin sonunda bir çocuğun tek kalarak ağladığını gördüğüm için paylaşıma onay vermedim. Bir öğretmenin böyle bir etkinliği planlarken sınıf mevcudunun doğuracağı neticeyi ve öğrencilerin duygusal gelişimini en baştan dikkate alması gerekirdi. Bu etkinlikte diğer üçlü gruplar kazanırken sona kalan grubun 4 kişi olması, bu grubun da kazanmak için bir öğrenciyi gruptan çıkarmak istemesi ve çocuğun ağlaması benim içimi acıttı. Eminim ki o yavrucak bu acıyı ömür boyu unutamayacaktır.
Yarışmacı anlayış birçok derste uygulanıyor. Beden eğitimi öğretmeni, dersinde çeşitli takımları yarıştırıyor. Takımlar oluşturulurken oyunda iyi olmayan (iyi koşamayan, iyi futbol veya voleybol oynayamayan, iyi top süremeyen) çocuklar, arkadaşlarınca takımlara alınmak istenmiyor. Öğretmen onları takımlara zorla ilave etse bile oyun içinde kimse onları oyuna dahil etmiyor, pas bile atmıyor. Bu çocuklar hem oyun içinde hem oyun sonrasında sosyal ortamdan dışlanıyor, yalnız kalıyorlar. Hele bir de onların yüzünden oyun kaybedilmişse vay hallerine! İş dışlanmakla kalmıyor hakaret ve aşağılamaya kadar varıyor…
Türkçe, İngilizce, Sosyal Bilgiler gibi birçok derste de öğretmenler bazı konuları pekiştirmek için öğrenciler arasında kimi zaman takım halinde kimi zaman bireysel yarışmalar yapıyorlar. Neticede başarılı olamayan çocuklar sınıf arkadaşları tarafından istenmeyip, dışlanıyorlar. Başarısız çocukların çoğu özgüvenlerini yitiriyorlar, daha da içlerine kapanık hale geliyorlar. Çok az öğrenci ise arsızlaşarak, aykırı hareketler yaparak bu ezikliğini telafi etmeye çalışıyor ki bunlar da ayrı bir sorun haline dönüşüyor.
Okulda çocukları yarıştırma etkinlikleri çok erken yaşlarda başlıyor. Hatta okulla yeni tanışan çocuklar dahi okuma yazma öğretimi sürecinde heceleri önce yazma, hece/kelimeleri çabuk oluşturma veya cümle yazma gibi bir yarışın içine sokuluyorlar. Bu süreç en hızlı okuma, problemi en çabuk çözmeyle devam edip gidiyor. Neticede kaş yapayım derken çocukların gözlerini çıkarıyoruz.
Sevgili eğitimciler,
Unutmayın her yarışın bir kazanı olduğu gibi bir de kaybeden tarafı olacaktır. Bir etkinlik yapmayı planlarken lütfen şunlara dikkat edin:
Sevgili öğretmenlerim,
Bence öğretmen sadece okulun ve eğitim sisteminin değil toplumun öznesidir. Birbirini rakip görüp çelme takan değil birbirini kucaklayan ve yardım eden; “ben” değil “biz” ruhunu taşıyan bir toplumun mayası da öğretmenlerimiz olacaktır. Bu mayayı çocuklarımızın ruhuna katmak için lütfen çocukları yarıştırmayın!