Aslında bu durum mülkiyet kavramını öğretmek için iyi bir fırsat. Bu gibi durumlarda sağduyuyu elden bırakmadan kardeşinin duyduğu üzüntüyü hissettirmek “Onun yerinde sen olsaydın nasıl bir çözüm isterdin?” gibi açık uçlu sorular yöneltmek farkındalığı artıracaktır.
Eşler arasında yapılabilecek izin alma dramaları, tüm aileyi kapsayan ortak kurallar da etkili olabilir. Evet, konuşur kurallar koyarız ama yerinde yapılan küçük bir hatırlatma daha çok işe yarayacaktır.
Meselâ çocuklarımızla bir kapı kartı tasarlayabiliriz. Hani şu otellerde olanlardan. Klasik bir şekilde olabileceği gibi onların tercihi ile değişebilir de; sevdikleri bir obje ya da hayalî kahraman. Henüz yazmayı bilmiyorlarsa şimdilik destek bizden olsun. Onun ağzından bir cümle ile mesaj tamam. Üretkenliğini ortaya çıkarması adına tasarım da onlardan; kessin, yapıştırsın, boyasın. 3 yaşından itibaren zevk ve istekle katılabilir bu etkinliğe. Hatta kuralımızı yazıyla değil sembolle de belirginleştirebiliriz.
Sınırlarını bilen çocuk, başkalarının sınırlarına da saygılı olacaktır. ‘Benim, bana ait’ dediği gibi, ‘Senin, sana ait’ diyebilen çocukta mülkiyet kavramı gelişir evde ya da ev dışında hak ihlâli yaşanmaz ve ihtiyaç duyduğunda kendi haklarını koruma bilinciyle hareket eder.