Ne var ki, günümüzde yaygınlaşan tüketim kültürü, çocuğu da bir tüketim nesnesi haline getirmiş durumda.
Çocukların ruh dünyalarının çok hassas olduğunu hep dile getiriyoruz. Onlara bir şeyler öğretmeye çalışırken, onlardan öğreneceğimiz çok şey olduğunu ise unutuyoruz. Kaybettiğimiz özümüzü, safiyetimizi, masumluğumuzu, karşılıksız sevgiyi onlarda bulabileceğimiz bazen hatırımızdan çıkıyor. Çocuklar, özümüze dönmemiz için, kaybettiğimiz masumiyeti yeniden yakalamak için, bu dünyayı daha iyi bir dünya haline getirebilmek için elimizdeki yegane madenler halbuki. Bu nedenle bu madenlere özen göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü onlar da bozulduğunda, bir daha geri dönülemez bir şekilde dünyamızı yaşanılabilir bir yer hale getirmemiz pek mümkün olmayacak. Ne var ki, günümüzde yaygınlaşan tüketim kültürü, çocuğu da bir tüketim nesnesi haline getirmiş durumda. Bizi büyükler çocuklarımızı dahi, kazanma hırsımız uğruna kullandığımız bir meta haline getirebiliyoruz bazen. Halbuki bize düşen, onlar için güzel projeler üretmek, iyi ve olumlu adımlar atmak. Ancak bazen olumlu zannettiğimiz bir adım, çocukların dünyasında olumsuz izler bırakabiliyor. Bu nedenle çocuklar için olumlu işler yapmanın usulünü iyi öğrenmemiz gerekiyor.
Çocuklar için olumlu bir adım atılıp atılmadığının ilk göstergesi yaptığımız için çocuk için mi, yoksa çocuklar üzerinden mi yapıldığıdır. Yapılan bir çizgi film çocuklar için mi yapılıyor, yoksa çocuklar üzerinden kar elde etmek için mi? Yarışmalarda çocuklara yer verme eylemi çocukların faydası için mi yapılıyor, yoksa çocuklar üzerinden reyting sağlamak için mi? Bu temel mantığı her yere uygulayabiliriz. Hükümet zorunlu eğitimi on iki yıla çıkarmayı düşünüyor mesela.
Bu eylem, çocuklar için mi yapılıyor, yoksa çocuklar üzerinden gelişmişlik göstergesi elde etmek için mi? Haber 7, çocukların oyun oynayacağı bir oyun sitesi açıyor. Bunu açarken çocuklar için mi açıyor, yoksa çocuklar üzerinden tık almak için mi? Burada hiç kimseyi itham etmek niyetinde değilim. Sadece yapılan eylemin niyetine dikkat çekmek istiyorum. Çünkü bir pedagog olarak, çocuklar için değil onlar üzerinden kar sağlamak için üretilmiş çok projelere ve oyunlara şahit oldum.
Çocuklar üzerinden yapılan işler, niyet açısından sorunlu olduğu için çocuklara genelde zarar veriyor. Üstelik büyük bir zarar. Bu nedenle hangi işi yaparsak yapalım, önümüze çocuklara dair bir proje geldiğinde öncelikli bakış açımızın bu olması gerekiyor. Projeyi sunanlar çocuklar için mi bir şeyler yapmak istiyorlar, yoksa çocukların üzerinden kendileri için mi bir şey istiyorlar? Bizim kendi niyetimiz çocuklar için bir şey yapmak mı, çocuklar üzerinden bir şey yapmak mı? Hükümetler, belediyeler, okullar, yayıncılar, yapımcılar, kanallar ve ajanslar bu konuda dikkatli olmalı diye düşünüyorum.
Barış Manço’nun çocuk programını çoğumuz hatırlıyoruz. Keyifle izlediğimiz bir programdı. Maalesef ondan sonra çocuklara dair birçok program yapıldı ama hiç biri onunki gibi iz bırakmadı ve sevilmedi. Neden? Çünkü Barış Manço, bana göre çocuklar için yola çıkmıştı. Çocuk, programda dekor değil, asıldı. Kendisi çocuklar için bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Sonraki programlar ise çocuğu dekor olarak kullandı ve onlar üzerinden çıkar elde etmek istedi. Ve nitekim hatıralarda yer etmeden silinip gitti.
Gelelim çocuk için yapılan işlere. Artık biliyoruz ki, bir işi çocuk üzerinden yapmaktansa çocuk için yapmak daha doğru. Ancak çocuk için yapılan işlerde de hassas olmak gerekiyor. Çocukların faydası için yapılan nice işler, pedagojik hassasiyet gösterilmediği için onlara zarar verebiliyor. Çocuğun yaş, algı, gelişim ve ruhsal durumunu dikkate almadan atılan iyi niyetli adımlar, kötü sonuçlar doğurabiliyor. Yani niyetimizin iyi olması, yaptığımız işin iyi olduğu anlamına gelmiyor.
Çocuklar için, iyi niyetle üretilen bir tiyatro oyunu, içerdiği savaş ve ölüm sahneleri ile küçük ruhları yaralayabiliyor. Çizgi film kahramanı hakkını ararken şiddete başvurduğunda, minik zihinlere şiddetin meşru bir yol olduğu mesajı gidiyor. Bir yarışma programına alınan minikler, juri tarafından olumsuz eleştirildiğinde minik kalplerde çatlaklar meydana gelebiliyor.
6 yaşındaki kızım bir gün Kayu’nun karanlıktan korkmamayı öğrendiği bölümünü izledi. Çizgi filmin ilk kısmında Kayu gereksiz yere karanlıktan korkuyor ve endişeleniyordu. Sonrasında ise korkulacak bir şey olmadığını görüp rahatlıyordu. Ne var ki, küçük kızım ilk kısımda takılmıştı ve karanlıktan korkmaya başlamıştı. Çocuklara iyi mesaj verelim diye yazdığımız bir senaryo olumsuz mesajlar içerebiliyor. Her yaş gurubu için uygun olmayabiliyor. Pepee, yerde bulduğu muzu kimin olduğunu sorgulamaksızın çantasına atarken, çocuklara yanlış mesaj vermiyor mu? Yine Pepee, el yüz yıkamaktan kaçmak için annesinin “Yüzünü yıkadınız mı?” sorusuna “Evet, yıkadım.” şeklinde cevap verirken yalanı telkin etmiyor mu?
Özetle, çocuk dünyası çok hassas. Bir yaprak kadar kırılgan ve narin. Onlar için değil de onlar üzerinden yapılan işler zaten onlara fayda sunmuyor. Onlar için yapılan işler ise eğer ciddi bir pedagojik denetimden geçmemişse bu hassas dünyalarda yaralanmalara neden olabiliyor. Neslimizi ve insanlığımızı korumak istiyorsak, çocuk için ve çocuk ruhuna uygun olarak üretmeliyiz. Kısacası, söz konusu çocuk olduğunda on düşünüp, bir hareket etmemiz gerekiyor.