Çocukluk döneminde edinilen bir duygu vardır ki yetişkinlik yıllarında yıkıcı davranışların kökenini oluşturur. Bu, hırstır.
Hırs, “negatif ruhsal bir güç kaynağı”dır, çocukluk yıllarında edinilirse kalıcı olur.
Hırsı uyandıran “değersizlik hissidir.”
Değersizlik hissi ile baş edebilmek üzere her insanda var olan bir potansiyeldir hırs.
Sorun, hırsın varlığı değil, çocukluk çağında uyarılması ile yetişkinlikte baş edilemez “yıkıcı bir ruhsal gücü” kullanmayı içsel bir dürtüye dönüştürmesidir.
Zira hırs, “duygusal kilitlenme” ve “olumlu duyguların bastırılması” ile işlev gören ruhsal bir mekanizmadır.
Örneğin, bir öğretmenin öğrencisine “Sen başarısızsın! Ahmet senden daha başarılı…” demesi, çocukta “değersizlik hissi” oluşturur ve çocuk bu histen kurtulmak için hırsa sarılırsa, içinde arkadaşı Ahmet’e dair beslediği “olumlu duyguları” bastırmak zorunda kalacaktır.
Böylesi bir çocuk, önceden Ahmet’in başarılı olmasından mutlu oluyordu ise, öğretmenin uyandırdığı hırs ile artık Ahmet’in başarılarına sinir olmaya başlayacaktır. Önceden sınıfın gözdesi Ahmet’in arkadaşı olmaktan keyif alıyorsa, şimdi, “sinsi bir ikiyüzlülükle” ondan rahatsız olmaya başlayacaktır. Zira hırs, gücünü “olumlu duyguların bastırılmasından alır…”
Örneğin; boks, bir güç sporu değil, “hırs sporudur.”
Bir boksör, boks tekniklerini ne kadar iyi bilirse bilsin, rakibini yenebilmek için hırsa ihtiyaç duyar. Bundandır ki sporcuları motive eden teknik adamlar, “Ye onu… Bitir onu… Vur… Öldür…” diye hırslandırmaya çalışırlar ki boksör rakibine duyduğu “olumlu duygulardan” kurtulabilsin.
Boks, sadece bir şiddet sporu olduğu için değil, hırs uyandırdığı için pedagojik yasaklı sporlar içinde yer alır ve çocuklara tavsiye edilmez.
Birçok yetişkin, çocuklara “hırstan kaynaklanan güçle başarı elde ettirmeyi” bir marifet zanneder. Çocuğun içine, onun bütün yaşamını etkileyecek bir canavar yerleştirdiklerinin farkında değildirler.
Aklı devreden çıkaran iki duygu; şehvet ve hırstır.
Erken yaşlarda cinselliğin uyandırılması nasıl ki çocuğu şaşkına çevirir, baş edilmesi zor sorunlara yol açar, uyandırılmış bir hırs da çocuğun yaşamını zora sokar. Zira hırs, sadece bir alana değil, yaşamın her alanına yayılmaya meyilli bir duygudur.
Örneğin, eğitimde başarılı olması için hırs edindirilmiş bir çocuk, sokakta top oynarken yenilgiyi kabul etmekte zorluk çeker. Kendi takımı azıcık yenilecek gibi olsa, karşı kaleye gol atabilmek için, kızgın bir boğa gibi arkadaşlarının üzerine saldırır.
Birçok ebeveyn, çocukları ile oynadıkları oyunlarda, çocuğunun yenilgiyi kabul etmediğinden, yenileceğini anladığında sinirlendiğinden, oyunu bozup ağlayıp sızladığından yakınır. “Yenilgiyi kabul edememek, erken uyandırılmış hırsın ürünüdür…”
Hırs ile terbiye edilmiş kişiler, sadece kendi ailesi için değil, toplumsal bir sorundur.
Ebeveynler çocuklarının eğitiminde başarılı olmalarını teşvik etmek için hırslanarak elde edecekleri başarılara bel bağlamamalıdır.
Ruh sağlığını koruyarak başarılar elde etmek, hırs ile değil azim iledir. Azim ise “olumsuz duyguların bastırılması, olumlu duyguların uyandırılması ile elde edilen ruhsal güçtür…”