Öncelikle farz-ı ayn ve farz-ı kifaye kavramlarına bakmamız gerekmektedir.
Farz-ı ayn: Mükellef olan her Müslümanın bizzat kendisinin yapması gereken farzdır.
Farz-ı kifaye: Müslümanlardan lüzumu kadar kimse tarafından yapılınca, diğerlerinin sorumluluktan kurtulduğu farzlardır.
Eğer ülkemiz düşman işgalinde ve savaştaysa Cihat farz-ı ayn‘dır. İslam’ın tanıtılmasında tebliğ edilmesinde ve yaşanmasının önündeki engelleri kaldırma da yeteri kadar mücadele edilmişse farz-ı kifaye‘dir
Düşmana karşı yapılacak olan cihad, normal şartlarda farz-ı kifayedir. Olağanüstü hallerde ise, farz-ı ayn olur. Yani ümmetin her ferdinin cihadla meşgul olması zor olduğundan, herkese farz değildir. Ümmet içinden bir topluluğun bu görevi ifa etmesi yeterlidir.
Şu ayet, cihadın farziyetini bildirir:
"Hoşunuza gitmese de, kıtal (savaş) size farz kılındı. Hoşunuza gitmeyen bir şey hakkınızda hayırlı olabilir. Hoşunuza giden bir şey de, hakkınızda şer olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara, 2/216)