Çocuk: Babam hapiste... Niye? Anneme tecavüz etmiş. Ya da kadın önce razı oldu sonra bir şeye kızdı "kocam beni zorladı, istememiştim" dese adam yine yandı.
Tanıdığım iyi bir ailenin, üniversitede okuyan tesettürlü entel kızından bir mesaj geldi. Genç kızı tanımasam, mesajın "mezhebi geniş, bol çatılı kadın derneklerin" birinden geldiğini düşünürdüm.
Mesaj şöyle başlıyor :" Sema hanım yazdığınız yazıları takip ediyorum ve sizi her seferinde kanım donarak okumaya çalışıyorum." Aile ile ilgili yeni çıkan kanuna itiraz ettim ya...İnanamamış. Bol çatılı dernek bültenlerinden cımbızlanmış gibi duran cümlelerle uzunca bir mesaj yazmış. (Kanun tasarı halinde iken bu bültenleri okuma eziyetine katlandım da bir süre oradan biliyorum.)
Mesajdan bir bölüm aynen şöyle: "Ev içi şiddet oranları çığ gibi almış başını gidiyor ve her gün onlarca kadın evde kocalarının tecavüzüne uğruyor."
Feminist kadın derneklerinin en çok üzerinde durdukları konulardan biri bu. "Karısı istemeden erkek onunla birlikte olursa ya da olmaya zorlarsa, kadın istemediği halde kocasının ısrarı ile birlikte olmayı kabul ederse bu tecavüze girer." diyorlar. Bu konuda kadınları bilinçlendirmek adı altında kışkırtıp duruyorlar. Bizim muhafazakar ailelerin kızlarına kadar ulaşmışlar.
Kadın kanununa (aile kanunu) göre de bir erkek karısı istemeden onunla birlikte olursa ve kadın şikayet ederse suç oluyor, erkeğe hapis cezası var. Hatta kanunun bir önceki haline göre de suç olduğu için bu yüzden ceza alan hapis yatan erkekler var. (Çocuk:Babam hapiste...Niye? Anneme tecavüz etmiş.) Ya da kadın önce razı oldu sonra bir şeye kızdı "kocam beni zorladı, istememiştim" dese adam yine yandı.
Bugüne kadar ceza alan erkek az; çünkü kadınların kanundan pek haberleri yoktu. Fakat artık herkesin haberi olacak. Aile bakanımızın açıklamalarına göre her gün televizyonun en çok izlendiği saatlerde kısa spot ve açıklamalarla kadınlar kanundan haberdar edilecek, cici haklarını öğrenecekler. Sayın bakanımız! Kanunu çıkardınız bari reklamını yapıp kadınları kışkırtmayınız lütfen.
Ne demişti kızımız " Ev içi şiddet oranları çığ gibi almış başını gidiyor ve her gün onlarca kadın evde kocalarının tecavüzüne uğruyor."
Bu cümlelerde doğruluk payı var. Yalnızca erkeğin nikahlı eşi ile birlikte olmasına gönüllü ya da gönülsüz olsun "tecavüz" denemez. Gönüllülük meselesine gelince doğru. Türk kadınlarının çoğu eşleri ile isteyerek birlikte olmuyorlar. Bir kaç nedenden dolayı:
Birincisi kızlar; cinsellik "ayıp, pis, günah..." gibi kötülenerek büyütüldükleri için cinsel korkularla evleniyorlar ve cinselliği sevmiyorlar. Vajinismus denen eşiyle hiç cinsel birliktelik yaşayamamak hastalığının en çok görüldüğü ülkelerden biriyiz. Ayrıca frijit (cinsel soğukluk) da ülkemiz kadınlarında çok fazla görülüyor. Ve üniversite mezunlarında daha fazla görülüyor.
İkincisi müthiş bir cinsel cehalet var, hem de cinsellik bu kadar ortada iken. Geçen aylarda çok iyi bir üniversitede okuyan bir genç kız ciddi ciddi "Karı koca kaç ayda bir birlikte olurlar." diye sordu. Türk kadınlarının çoğu için cinsellik, evliliğin içinde çocuk yapmak için basit bir detay. Üniversite mezunu genç bir hanım iki çocuğu var: "Kocam artık çocuk istemiyor, benimle hâlâ niye yatıyor, anlamıyorum." demişti. Özellikle üniversiteli hanımlardan örnek veriyorum ki cehalet deyince yanlış anlaşılmasın. Bu başka bir cehalet.
Üçüncüsü; bazı kadınlar cinselliği ellerinde eşlerine karşı bir koz olarak kullanıyorlar. Hele de kocası dindarsa. Adam ona mahkum. Zina yapamaz. İkinci eş desen ayrı bir dert. Onda da aynı sorun olma ihtimali de var. Erkek karısının her konuda istediğini yapmalı ki kadın onunla yatmaya razı olsun. Kocası kendi ailesi ile ilgileniyor diye kocasını cezalandırmak için eşiyle yatmayan hanımlar biliyorum. Ne yapacak bu adam şimdi? Karısı ile yatabilmek için kendi ailesini mi defterden silmesi gerekiyor?
Dördüncüsü; kadınlar cinsel isteksizliği bir sorun olarak görmüyorlar. Tam aksi, normal aralıklarla bile cinsel birliktelik isteyen kocalarını sapık olarak tanımlıyorlar. "Nasıl olur da bu sorunu yenerim" diye düşünmek yerine "nasıl olurda kocamın cinsel gücünü azaltırım" diye uğraşıyorlar.
Eczanelere gidip kocasının cinsel gücünü kesecek ilaç isteyen kadın sayısı çok fazla. Bazı eczacılar uyku ilacı verip gönderiyorlarmış. Bütün bunların yanında kocasının niyetini anlayınca gidip gizlice dışarıdan su vanasını kapatma (dindar adam gusül gerekir, vazgeçsin diye) yemeklere şap katma, akşamdan ıvır zıvır şeylerden kavga çıkartarak geceyi garantiye alma, özel günleri bittiği halde bitmemiş gibi davranma, kocasını tiksindirmek için vücut temizliğini yapmama, yatma saati namaz kılma, tesbih çekme, Kur'an okuma gibi dini faaliyetlerde bulunup adama kendini günahkar hissettirme gibi kocayı kendinden uzak tutma yolları ustaca geliştirilmiş.
Bunlar bizzat hanımlardan duyduklarım. Kadınlar kurnazdır, bu kurnazlığı hayra da şerre de kullanabilirler. Cinselliğin evlilikte hem kendileri hem de eşleri için ne kadar önemli olduğunu bilmedikleri için, Yaradan'ımızın cinselliği "karı koca sükuna ersinler, birbirlerinde rahatlasınlar ve muhabbet etsinler" diye yarattığından bihaber oldukları için, yataktan kaçma yolunda uzmanlık yapacak kadar kendilerini geliştiriyorlar. Bu uğraşları "eşimle bu yatakta nasıl mutlu oluruz" diye gösterseler hayatları değişecek. Fakat kadınlar bunu düşünemiyorlar, geleneksel bir cehaletin kurbanı oluyorlar. Suç kadında değil, bunları öğretmeyenlerde...
Beşincisi; erkekler cinsellikten korkan ya da istemeyen eşlerine nasıl yardımcı olacaklarını bilemiyorlar. Evlendiklerinde böyle bir sorunla karşılaşacakları akıllarına bile gelmiyor. Karısının da kendisi kadar cinsel birliktelik isteyeceğini zannediyor erkek. Sorunla karşılaşınca kimselere de anlatamıyorlar, şaşırıp kalıyorlar. Ya da erkek ilk gece aceleci ve sabırsız davranarak karısının korkmasına sebep oluyor, daha sonra isteseler de sorunu nasıl çözeceklerini bilemiyorlar.
Bu konunun evlenecek olanlara bir eğitimi yok. Erkek kendince uğraşıyor, cinselliğin gerekliliğini anlatıyor; fakat faydası olmayınca bir süre sonra eşinin kendini sevmediğini düşünmeye başlıyor. "Sevseydi ona dokunmamı, benimle birlikte olmayı isterdi." diye düşünüyor. Aralarında iletişim çatışmaları başlıyor ve birbirlerine kızgınlık duymaya başlıyorlar. Bu konuda isteksiz kadınların da kocalarının da mutlaka eğitim almaları gerek. Erkeklerin de kadınlara cinselliği nasıl sevdireceklerini öğrenmeleri gerek, bu aynı zamanda üzerlerine dini bir vecibe. Dinimiz kadına kocasını reddetmemesini, erkeğe de karısını tatmin etmeden yataktan ayrılmamasını emreder.
Genç kızdan gelen mesaj şöyle devam ediyordu: " Bana burada cinsel isteksizlik ve eşler arası uyum masalları anlatmayın lütfen. Eğer bir kadının canı cinsel ilişkiye girmek istemiyorsa istemiyordur, bunu her aşamada söyleyebilir. Ve bir kadın dur dediği halde erkek devam ediyorsa bu kadın bedeninin izinsiz kullanımı, tecavüzüne girer."
Kadın istemezse bu onun bedenini izinsiz kullanmaya girermiş. Evlilik nedir? İş ortaklığı mı? Dava arkadaşlığı mı? Evliliğin temeli cinselliktir. Evlenmeyi kabul eden kişiler bedenlerinin kullanımını da kabul etmişlerdir. Artık ikisinin de bedeni birbirleri için ortak kullanım alanıdır. Kadın erkeği, erkek de kadını memnun etmek zorundadır. Çok çok özel bir durum olmadıkça birbirlerini reddetme hakları yoktur. Bedeni çok kıymetli olanlar evlenmesinler.
Tabii en güzeli iki tarafın da birbirini isteyerek birlikte olmasıdır ve böyle olduğunda gerçekten cinsel tatmin vardır. Fakat hâlâ kadınların kızlarını namuslarını korusunlar diye abartılı cinsel hikayelerle korkutarak büyüttüğü bir toplumda her zaman isteksiz kadınlar çıkacaktır. Ya da cinselliği elinde en büyük koz olarak gören kadınlar olduğu sürece daha reddedilen çok erkek olacaktır. Ancak eğitimle kadınlar cinselliğin sadece erkekler için yaratılmadığını kadının da cinsellikte hakkı olduğunu anlayabilirler. Erkekler de kadınlara nasıl dokunmaları gerektiğini öğrendiklerinde problemler azalacaktır. Bunun içinde hapis cezasından önce eğitim olmalı.
Erkek de kendini istemeyen kadınla yatmayı istemez; fakat karısı sorunun çözümüne yanaşmıyorsa, erkek son aşamada zorlamaktan başka yol bulamaz. Memleketimin kadınlardan duyduğum pek çok evde yaşanan genel senaryo şöyle: Erkek ister kadın "hayır" der, erkek ister kadın "hayır" der, erkek ister kadın çok büyük bir lütufta bulunuyormuş gibi "evet" der. Sonra da yatakta ölü balık gibi yatar. Yeni kanundan sonraki senaryo: Erkek ister, kadın karakola telefon açar...Şeklinde gelişecek. Zaten isteksiz olan, eşiyle gönülsüz olarak birlikteliği kabul eden kadınları, kanun yolu ile kışkırtmanın memlekete ne gibi faydası olacak anlayamadım.
Şunu kabul etmek gerekir ki neslimiz bugüne kadar erkeklerin gayreti ile devam etti. Eğer erkekler; kadınların yorgunluklarını, baş ağrılarını ve kimse duymasın kaygılarını ciddiye alsalardı tükenmiştik şimdiye kadar. Erkekler bu güne kadar eşleri tarafından uygulanan bütün oyunlara ve reddedilmeye rağmen bıkmadan usanmadan çabaladılar. Her ne kadar nefisleri için çabalıyor gibi görünseler de soyumuzu devam ettirdiler. Şimdi bu kanunla korkularından eşlerine yaklaşamazlarsa bittik demektir. Geçenlerde okuduğum bir habere göre nüfusumuz azalıyormuş. Bu yasadan sonra tümden biteriz artık.
Bu kanunu uygulamaya geçmeden önce aileleri iletişim ve cinsel eğitim konusunda mecburi eğitime tâbi tutmak gerek. Yoksa çok erkek hapse girer, çok kişinin yuvası yıkılır. Ya da erkekler sonu karakolda bitmesin diye eşlerini ikna etme girişimine bile girmezler, boşanmalar artar, depresyonlar artar ve de nüfusumuz dibe vurur. Bu yüzden önce eğitim, illa eğitim.
Konu ile ilgili sorun yaşayan ya da daha geniş bilgi almak isteyenler aşağıda linklerini verdiğim yazılarımdan faydalanabilirler.