çakşır: Paça bölümü diz üstünde veya diz altında kalan bir tür erkek şalvarı.
eda etmek: Dinî buyrukları yerine getirmek.
esatir: Tarih öncesi tanrılarının efsanevi serüvenlerini anlatan ve bir topluluğun duygularını,
anlayışını ve özlemlerini göstermesi bakımından değeri olan hikâyeler, mitoloji.
esvab: Giysi.
forsa: Gemilerde kürek çeken tutsak veya hükümlü kimse.
Hızır: Halk inanışlarına göre ölümsüzlüğe kavuşmuş ve zorda kalan insanlara yardım eden
ulu kimse.
kadırga: Hem yelkenle hem de kürekle yol alan bir savaş gemisi.
kadit: İskelet.
kaftan: Çoğu ipekten yapılan, bir tür uzun, süslü üst giysisi.
mıh: Çivi.
müteessir: Üzülmüş, üzüntülü.
poyraz: Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgâr.
pupa: Geminin arkası.
Tarık Boğazı: Akdeniz ile Atlas Okyanusu’nu birleştiren, Avrupa ile Afrika kıtalarını ayıran
boğaz, Cebelitarık Boğazı.
yatağan: İki yanı da kesici bir tür uzun savaş bıçağı.
zuhur etmek: Ortaya çıkmak, görünmek, belirmek.