Arap toplumunda kadınlar hür ve köle olmak üzere ikiye ayrılırdı. Bunlara rağmen neslin devamının temini için kadınların çocuklara bakmak, yiyecek ve giyecek hazırlamak, develeri sağmak gibi birtakım görevleri vardı. Kadınlar ister hür isterse köle olsun mirastan mahrum bırakılırdı. Cahiliye Dönemi’nde bir erkek istediği kadar kadınla evlenebilirdi ve erkek için evlenme konusunda bir sınırlama yoktu. Erkek, karısını istediği zaman boşayabilirdi. Bir kadın şayet çocuk doğurmadan ölürse onun kocasına başsağlığı dahi dilenmezdi. Ailenin en büyük oğlu, babası ölünce üvey anneyi nikâhlayabilirdi. Nitekim Kur’an-ı Kerim, geçmişte olanlar bir yana, babaların nikâhladığı kadınlarla evlenmeyi kesin bir şekilde yasaklamıştır. Çünkü bunun bir edepsizlik, iğrenç bir şey ve kötü bir yol olduğunu belirtmiştir. (Nisâ suresi, 22. ayet)
Cahiliye Dönemi'nde kadınlar alt tabaka insanı olarak görülmüştür. Bu dönem şiirlerindeki kadın algısı sosyal hayata yansımamıştır. Çok eşli evlilik yaygındı ve bunun bir sınırı yoktu. Fuhuş bir meslek gibi görülüyordu. Köle sahipleri, kölelerini bu işe zorlamaktaydı. Kadınlar babalarının veya eşlerinin miraslarından pay alma hakkına sahip değildi. Evlatlar isterlerse babalarının ölümünün ardından üvey anneleriyle evlenebiliyordu. Boşanma hakkı da tıpkı çok evlilik gibiydi. Bir erkek istediği kadar kadını boşama hakkına sahipti. Bu dönemde kız çocuğuna sahip olan soylu kişiler bunu bir utanç kaynağı olarak görmekteydi. Hatta bazı kişiler kız çocuklarını öldürmekteydi. Esir kadınların da diri diri toprağa gömüldüğü yönünde kaynaklar mevcuttur.