Bireyin iç dünyasının anlatıldığı edebi eserlerde geniş ruh çözümlemeleri yapılır, insanın iç dünyasını, duygu ve hayallerini anlatılır. Böylece bu eserler okurun “insan” denen varlığı çok yönlü olarak tanımasına yardımcı olur ve böylece okurlar insana yöneltilen bu projektörle aracılığı ile hayatı daha iyi tanıma şansı yakalarlar.
Edebiyat sanatının ortaya çıkış sebebi insan olduğundan, yani olayın girdisi insan olduğundan çıktısının da yani edebi eserinde insanın iç dünyasını odaklanması durumun gidişatında ortaya çıkabilecek en doğal sonuçtur diyebiliriz.
İnsanın iç dünyası diğer insanlarla belli noktalarda benzerlik gösterirken belli noktalarda ayrılır ve bu ayrılmalar insanı genel kavramdan özel kavrama götürmektedir. Ayşe’yi Ayşe yapan gözleri değil Ayşe’nin iç dünyasının biricik olmasıdır. Aynı şekilde edebi eseri biricik yapan o iç dünyaya bakılan göz, o iç dünyadan yapılan sentezdir.