Bir çocuğun duygusal gelişiminin ne kadar sağlıklı olduğunu öğrenmek istiyorsanız, o çocuğun anne ve babası ile ne kadar “kaliteli vakit” geçirdiğine bakabilirsiniz…
Birçok uzman, bundandır ki, ebeveynlere “çocuklarınızla kaliteli vakit geçirin” diye tavsiyelerde bulunur.
Çocukları ile problem yaşayan anne babalara zaman zaman, “Çocuğunuzla kaliteli vakit geçiriyor musunuz?” diye soruyorum…
Aldığım cevap genellikle “Elimizden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyoruz” oluyor.
“Mesela ne yapıyorsunuz?” dediğimde, kimileri “güreşiriz, tekmeleşiriz, karate yaparız, bazen de alıp parka götürüyorum” diyor… Kimileri de “Yapboz yapıyoruz, resim boyuyoruz” diye cevap veriyor…
Hâlbuki kaliteli vakit geçirmek, çocuğu ‘alıp parka götürmek’ değildir. Çocukla tekmeleşmek hiç değildir.
Kaliteli vakit geçirmenin temel şartı, “çocuğun yaşadığı ruhsal boyuta girmektir.”
Çocuk, yetişkinden farklı bir ruhsal boyutta yaşar.
Onun yaşadığı âlemde işler, yetişkinlerin bildiği tarzda ilerlemez.
Çocuklarda görülen davranış bozukluklarının en temel nedeni, ebeveynlerin, çocuğun yaşadığı ruhsal boyuta erişip orada çocuğa hitap etmek yerine, onu, yaşadığı âlemden dışarı çıkartıp, yetişkin dünyasının içine yaka paça sokmak istemesinden başka bir şey değildir…
Örneğin, çocuk, “zamanın içinde” yaşar. Yetişkin, “zamanın dışındadır.”
Çocuk, “eşyaya nüfuz ederek” yaşar. Yetişkin, “eşyaya hükmederek.”
Çocuk, duygularını “içinden geldiği gibi” yaşar. Yetişkin, “kendini kontrol ederek.”
İşte, çocukla kaliteli zaman geçirmek dediğimiz şey, yetişkinin kendi yaşam boyutundan sıyrılıp çocuğun âlemine girdiği sırada akan zamanın adıdır.
Yetişkinin bu âleme girmesini “güçleştiren” üç temel faktör vardır. Bunlar; Zihinsel Kaymalar, Duygusal Bağlar ve Yüzeysel Yaşam Alışkanlığı’dır.
Zihinsel Kaymalar: Çocukla vakit geçiren birçok yetişkinin zihni, farkında olmasa da, biraz sonra yapacağı işlerle meşguldür… Çocuğu ile oynayan bir annenin aklı az sonra yapacağı yemeğe, babanın aklı haberlere kayıyorsa, zihnin bu kayması, çocuğun içinde bulunduğu ruhsal âleme girişe engel olur. Çocuğu ile kaliteli vakit geçirmek isteyen bir anne babanın kazanacağı en üstün beceri, “anı yaşama” becerisidir. Bundandır ki “Ne ile meşgulsen, onunla meşgul ol” prensibi, çocukla kaliteli zaman geçirmenin en temel prensibidir.
Duygusal Bağlar: Çocuklar, yaşadıkları problemleri ertesi güne taşımazlar, geride bırakırlar… Annesinin kızdığı bir çocuk, ertesi gün annesine küs uyanmaz. Olumsuz duygusal bağlara tutunmaz çocuklar. Yetişkinler ise geçmişte yaşadıkları sorunları bir kambur gibi sırtlarında taşımaya, o sorunları ertesi günde de yaşamaya yatkındırlar… Akşam eşi ile tartışan bir kadının, sabah kendisi ile oyun oynamak isteyen çocuğuna “şimdi değil” diye seslenmesi, olumsuz duygusal bağları üzerinde taşıma yanılgısının bir sonucudur. Kaliteli vakit geçirmek isteyen yetişkin, olumsuz duyguları en azından çocuğu ile birlikte olduğu “o an” sırtından indirmedikçe, çocuğunun duygu dünyasına erişemez.
Yüzeysel Yaşam: Çocukluk döneminde duygusal sorunlar yaşamış bir yetişkin, bu sorunları duymamak, hissetmemek için kendini hızlandırır… Yetişkinler, “derinlerde yaşamak” yerine, “yüzeysel yaşamayı” tercih eder. Bir kere daha acı çekmemek için, duygularını kapatmayı alışkanlık hâline getirirler. Hâlbuki çocuk, yaşamı, yüzeysel değil, derince yaşar. Zamanın dışında değil, içinde yaşar. Çocuğu ile kaliteli vakit geçirmek isteyen bir ebeveynin, hızlanmış bir yüzeysel yaşamdan çıkıp derinliğe erişebilecek bir “yavaşlık” içine girmesi gerekir…
Yetişkinler çocuğa hükmetmeyi bir marifet zannetmekten vazgeçip onların duygularına erişmeyi yetenek hâline getirdiklerinde görecekler ki çocuk, kendi âleminin içinde yetişkinin ruhunu bir terapist gibi nasıl da onarıyor.
“Kaliteli iletişim” çocuğun duygusal gelişimine katkı sağladığı gibi, yetişkinin kendini onarmasının da altın anahtarıdır.
Bundandır ki pedagoji, “bir anne babanın en iyi terapisti kendi çocuğudur” der…