Tercih dönemiyle ilgili ailelere önemli uyarılarda bulunan Aslan, "Tercihlerde aileler 'Geleceğin mesleği, çok sevdiğimiz meslekler' diyerek çocuklarını yönlendirmeye çalışıyorlar. Ancak yalnızca tercihleri yaparken değil okulu kazandıktan sonrasını hatta mezun olduktan sonrasını da düşünmeleri gerekiyor. 'Okurken o mesleği sevebilecek mi? Bu meslek çocuğuma uygun mu? Bunu yapabilecek isteği ve kabiliyeti var mı?' sorularının tercih döneminde sorulması gerekiyor." dedi.
Aile bireylerinden herhangi birinin doktor, avukat, mühendis olma hayalinin çocuklar üzerinde gerçekleştirme düşüncesinin yanlış olduğuna dikkat çeken Aslan, "Aileler tercih döneminde verilen kararlarda etkin rol oynuyor. Çoğunlukla kendi gerçekleştiremedikleri hayallerini çocuklarında görmek istiyorlar. Bu çok yanlış bir tercih yöntemi." diye konuştu. Tercihler yapılırken çoğu zaman eğitimcilerden de yardım istendiğinin altını çizen Aslan, "Uzman görüşü tercihlerde önemlidir fakat eğitimciler de bazen hata yapabiliyor. Öğrencilerin aldıkları puana göre tercih sıralamasını yapıyorlar. Bu hataya yalnızca eğitimciler değil aileler de düşüyor. Açıkta kalmamaları için puanları hangi üniversiteyi ve bölümü tutuyorsa sıralamaya onunla başlıyorlar." şeklinde konuştu. "Gerçek tercih ne ailenin hayalindeki sevdiği istediği mesleklerdir ne de puanının tuttuğu bölüm veya mesleklerdir" diyen Aslan şunları söyledi: "Gerçek tercih ilgi ve yeteneklere göre belirlenmelidir. Öğrencinin ilgisinin olduğu mesleği seçerken bile yapabilecek yeteneği var mı? sorusunun da cevaplanması gerekiyor. Belki öğrencinin o mesleğe ilgisi vardır ama yeteneği olmayabilir."
Bir çok fakülte ve bölümün Türkiye'nin hemen her üniversitesinde yer aldığını kaydeden Aslan, "İşletme, iktisat gibi bölümler ya da eğitim, mühendislik gibi fakülteler her üniversitede var. Böylesi bir kalabalığın içerisinde göz önüne çıkabilmek için ayırt edici özelliklerinizin olması gerekiyor. Bu da seçtiğiniz üniversitenin eğitim imkanlarıyla oluşuyor. Birçok bölüm için fark denildiğinde akla ilk gelen dil oluyor. Hem ileride akademik kariyer yapmak için hem mesleğinde başarılı olmak için hem de dünyaya açılabilmesi için dil şart. Bazı bölümlerin isimlerinde dış, uluslararası gibi kelimeler yer alıyor. Ancak bu kelimelerin geçtiği bölümlerde bile dil bilerek mezun olmayan öğrenci sayısı çok fazla. Bunun açık olarak ifadesi diplomalı işsizlerin yetişmesidir. Uluslararası ilişkiler mezunu, dil bilmeyen dünya tanımayan biri olursa o zaman o uluslararası ilişkiler uzmanı değildir. Dolayısıyla dil çok önemli bir fark. Bir de 'Meslek üniversitede öğrenilmez, mesleğin içinde çalışmaya başlanıldığında öğrenilir' derler fakat bu da yanlış bir düşünce. Bireyin meslek hayatına atıldığında ne kadar pratiği varsa diğer mezunlardan o kadar da farkı vardır. Bu nedenle staj imkanları veya uygulama alanları olan üniversiteler tercih edilirse mezun olduktan sonra iş yaşamına atıldıklarında zorluk çekmeyeceklerdir." açıklamasını yaptı.