BAYRAK ALTINDA
Bugün genç, ihtiyar, kadın, kız, kızan
Uzanıp yatsak da çardak altında.
Boruyu çalınca yarın borazan,
Hemen toplanırız bayrak altında.
Bizi hiç tasalı görmez bu yerler;
Yiğitler, ölürken bile gülerler.
Yeter ki, yaşayan er oğlu erler
Bizi çiğnetmesin ayak altında.
Kalbimiz çırpınır yurdu andıkça,
Gözlerde zaferin nuru yandıkça
Üstünde bu bayrak dalgalandıkça
Gönlümüz rahattır toprak altında
FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
Yalnızlığa Övgü
Mutluluğun gözü kördür,
Yalnızlık sağır.
Ondandır biri tökezleyerek yürür,
Öbürü uykusunda bile bağırır.
Mutluluk yalnız kendisini görür;
Unutur bu yüzden ilkin kendisini.
Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,
Boyuna bekler dönsün diye sesini.
Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;
Borçsuzluğuyla övünür, ama kedisi doğurmaz.
Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;
Boyuna kapısına döner, açan olmaz.
Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var..
Her ikisinin de saksılarında çiçek.
Biri hep başka bir renkle solar,
Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.
Özdemir Asaf
CESARET
Bir parça kar beyazı bulut mu
Gök mavisi mendil mi anısı olan
Savaktan akan serin sular mı
Git getir usulca yarana sar
Eksilmesin başucundan memleket
Kuşattı mı bütün yolları harami
Can yoldaşı orman uzak mı
Kuşların çığlığına uyarak yürü
Omuzlarına güneş vurmuş olmalı
Bin nazla büyüyen özlediğin güle
Faytonlar sürdün körüklü fenerli
Koşum takımları pırıl pırıl doru atlar
Nice gelinler götürdün al duvaklı
Baş çekip diz vurarak halayda
Gün oldu erittin kederli havaları
Komadılar ama seni uçarı yürek
Değmedi körpe fidan bir ele elin
Arpa ekmeğine değdiği kadar
Henüz onsekizinde yirmisinde
Gül ömrünü yangınlara saldılar
Bu usul yürek loncaya yazılmalı
Çünkü dem tutmaya başladı çığlık
Ve ayrılığın köze döndürdüğü sevda
Öyle yalın öyle hırçın ki göğsünde
Götürebilir seni güneşli yollara
Ahmet ADA
Fedakarlık
Fedakarlık yürek ister
Fedakarlık cesaret ister
Fedakarlık iman ister
Fedakarlık adamlık ister
Herkes yapamaz bunu
Allah herkese nasip etmez bunu
Allah boş koymaz fedakar kulunu
Öbür dünyadada bulur o bir yolunu
Cafer İşler
Bu Vatan Kimin?
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.
Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir.
Orhan Şaik Gökyay
Ya Gazi Ol Ya Şehit
Hadi yavrum ben senmi bugün için doğurdum
Hamurumu yiğitlik duygusuyla yoğurdum
Türk evladı odurki yurdu olan toprağı
Ana ırzı bilerek yad ayağı bastırtmaz
Bir yabancı bayrağı ezan sesi duyulan
Hiçbir yere astırtmaz
Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım
Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım
Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit
Hadi yavrum köyüne, nişanlına veda et
Sabanını tarlanı herşeyini feda et
O silaha sarıl ki böyle günde bir erkek
Bir dualı demirden başka birşey kullanmaz
Bunu tutan bir bilek köleliğin
Uğursuz zincirine uzanmaz
Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım
Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım
Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit
Hadi yavrum kendine sende yiğit er dedir
Büyüdüğün gaziler ocağına can getir
O cenkleri kazan ki senin büyük Türk adın
Yedi iklim dört bucak içersine ün salsın
Beş yüz yıllık ecdadın kabirlerde titreyen
Kemikleri öç alsın
Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım
Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım
Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit
Hadi yavrum bugünde dertli ninen ağlasın
Ayrılığın oduyla yüreğini dağlasın
O yaşları saçsın ki senin aslan göğsünde
Benim kanlı gözyaşım düşman için kin olsun
Kara yerin yüzünde ayağının bastığı
Dağlar beller leş olsun
Mehmet Emin Yurdakul