ve MEB tarafından denetlenmek koşuluyla kapatılmayan yabancı okullara bu sene de talep patlaması yaşandı, yaşanıyor.
Yabancı özel okullar azınlık okulları olarak da anılıyor. Her azınlık okulu, bağlı bulunduğu ülkenin müfredatına, sözel dersler hariç, göre eğitim veriyor. Sayısal dersler yabancı dilde ve Avrupa müfredatına göre işleniliyor. Türkçe, tarih, coğrafya dersleri ise Türk müfredatına uygun, Türk öğretmenler tarafından Türkçe okutuluyor.
LGS puanı ile öğrenci alan azınlık okullarının bu yıl 2005 öğrenci kontenjanı var. LGS’de ortalama %.O1-%5 dilimi arasında başarı gösteren öğrencileri alıyor.
Puan olarak 460-500 bandında başarı gösteren öğrenciler bu okulları tercih edebiliyor.
Geçtiğimiz hafta 174 kontenjan dışında tüm azınlık okulları kısa sürede doldu. Halen bir umutla okulun kapısında bekleyen binlerce veliye rağmen bu hafta öğrenci alımlarını yapıp tamamen dolacaklar.
Okulların bir yıllık eğitim hizmetlerinin bedeli ortalama 400 bin lira. Servis ve diğer masrafları kattığımız zaman bir öğrencinin yıllık gideri 600 bin lirayı buluyor. Daha yüksek olan yabancı okullar olduğu gibi düşük olan da var. Örneğin Robert kolejinin sadece eğitim ve pansiyon bedeli 670 bin lira.
Hem yüksek başarı isteyen hem de Türk kolejlerinden daha yüksek eğitim öğretim bedeli almalarına rağmen kısa sürede dolmalarının, bu kadar talep görmelerinin nedeni nedir?
Yukardaki soruya okullar hakkında özet bilgiler vererek cevap bulmaya çalışalım.
Yabancı okulların ülkemizdeki varlığı Tanzimatla başlıyor. Bu topraklarda yaklaşık 150 yıllık mazileri var.
Okulların açılış amaçları, Osmanlı ülkesinde yaşayan gayrimüslimlerin kendi din ve dillerine uygun eğitim almalarını sağlamak. Birçoğu rahip ve rahibe okulları olup bir kiliseye bağlı eğitim öğretim veriyorlardı. Osmanlı İmparatorluğu’nda gayrimüslim çocuklarım gidip eğitim öğretim gördüğü kilise tarafından denetlenen okullardı.
Zamanla misyonerlik faaliyetlerinde de bulunan bu okulların misyonerlik çalışmalarına Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti engel olmaya çalışmış. Bazen de kapatmakla tehdit etmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde saray bürokratları, dönemin ileri gelenleri çocuklarını Avrupai eğitim görmeleri maksadıyla bu okullara verdi. Aynı durum Cumhuriyet’in ilk yıllarında da devam etti. T.C. azınlık okullarını Tevhid’i Tedrisatı Kanunu’yla MEB’in denetimi altına aldı. Azınlık okulları her dönem ayrıcalıklı eğitimlerine devam etti.
Cumhuriyet’in kalburüstü insanları da çocuklarını azınlık okullarında okutmakla toplum nezdine kendilerine saygınlık verip çocuklarına da ayrıcalıklı eğitim almış oldular.
Yabancı kolejler, kendilerini tercih eden ve gelecek vadeden zeki ve akıllı öğrencilerle ayrı bir ilgilendiler. Onlara akademik ve toplum nezdinde yatırım yapmakla birlikte Saray’da ve Meclis’te nüfuzlarını kullanıp kabiliyetli lider ruha sahip öğrencilerinin toplumda öncü olmalarını sağladılar. Okulların bu yatırımları zamanla yabancı kolejlerin halkın her kesiminde kabul görmelerini sağladı.
Türkiye’nin siyasi, ekonomik, edebiyat ve sanat alanında söz sahibi olup bu alana öncülük eden, ülkenin karar mekanizmasındaki insanların ekseriyeti azınlık okullarından mezun olanlardır. Örneğin; Halide Edip, Bülent Ecevit, Orhan Pamuk…
Günümüzde yabancı okulların misyonerlik faaliyetleri olmadığı gibi rahip ve rahibe okulu olma misyonlarından da arınmış durumdalar. Tıpkı Avrupa’daki bir lise gibi eğitim öğretim vermekteler. Zaten yabancı kolejleri günümüz Türkiye’sinde Müslüman ve Türk öğrenciler tercih edip eğitim alıyorlar.
Yabancı okulların öğrenci profilleri, hayatlarında nitelikli eğitimi önceleyen ailelerin çocukları. Kütüphanenin olduğu, sanatın konuşulduğu evlerde büyümüş ve yurt dışını görmüş çocuklar.
Veli profilleri de en az bir veya birkaç göbekten üniversiteli, beyaz yakalı, evinde kütüphanesi olan, sanat-spor ile ilgilenen, çocuklarını da daha doğuştan böyle bir eğitimle yetiştiren veliler. Velilerin ekseriyeti seküler. Son yıllarda eğitimli dindar aileler de çocuklarını bu okullara yazdırmakta beis görmüyor.
Azınlık okullarının işleyiş tarzının Türk okullarıyla benzerlik olduğu gibi daha çok ilkesel ve ilkelerine bağlılık konusunda farklılıkları var.
Zamana, güncele, iktidara, Bakan’a göre eğitim-öğretim ve yönetim belirlemezler. 150 yıllık kuruluş ilkeleri disiplinine bağlıdırlar. Disiplinleri konusunda çağın nesline esneklik göstermekle beraber temel illikelerinden taviz vermezler.
Velilerin okuldaki işleyişe müdahale etmesine müsaade etmezler. Veliler dilek ve şikayetlerini idareye anlatırlar. Fakat nihai kararı okulun temel ilkeleri doğrultusunda idari kadro belirler. Başka bir tabirle her önüne gelen çomağını okulun işleyişine sokamaz. Güçlünün, paranın, siyasetin dediği değil okulun dediği olur.
Öğrenci alımında da zengine değil akademik başarıyı prensip edinirler. Birkaç kez şahit oldum. Okula çocuğunu almaları karşılığında yüksek paralar bağılayacağını söyleyen kişilere okul idaresi sadece gülümseyip kapıyı gösterdi.
Karar gazetesinden Ali Barskanmay yazısının devamını buradan okuyabilirsiniz.