Beytü’l Hikme; Harun Reşid ve oğlu Me’mun tarafından kurulan ve geliştirilen ilmi bir kurumdur. Bu merkezde Yunanca, Hintçe, Farsça, ve Latinceden Pisagor, Platon, Aristo, Hipokrat, Öklid, Galen, Sokrat… Sushruta, Charaka, Ary Abhata, Barhmagupta… gibi düşünürlerin kitapları çevrilmiştir.
Beytü’l Hikme; siyasetin bilime duyduğu ilginin ürünüdür. Bu merkezde görev verilen bilim insanlarına önemli miktarda mali destek de sağlanmıştır. Başlangıçta her şey yolunda gibi gitse de çok geçmeden olumsuz etkileri görülmüştür:
Bilimsel çalışmalar sarayın denetimine girmiştir.
Saray, bilimsel görüşler arasında “taraf” olmuş, kabul etmeyenlere baskı yapmıştır.
Dönüşürken halktan da uzaklaşmıştır.
Çok ilginç tartışmalar yapılmış, teoriler kurulmuş… Fakat bilgileri pratik faydaya dönüştürüp pazarlayacak tüccar olmadığından kitaplarda kalmıştır.
Beytü’l Hikme’de bilim, Eski Yunan’daki gibi “tümdengelim”le yapılıyordu. Oysa fıkıh, “tümevarım”la yapılmaktaydı ve başarı da olağanüstüydü.
Müslümanların geliştirdiği ve sosyal bilimlerde uyguladığı “tümevarım” yöntemi, yüzyıllar sonra Batı’da doğa bilimlerine uygulandı ve yeni bir uygarlık doğdu.