Aziz Polikarp ve Tarihi Devr-i Daimler

Ali CÖRE
Anadolulu kendini dine adamış bir Hıristiyan Polikarp.
Ve kedini her nasılsa kendini "tanrı" ilan etmiş yada ediliş bir "imparator".
İmparatorun çevresini saran "tanrının bütün vasıflarını imparatorun üzerinde taşıdığına inan ve halkın da buna inanması için halka baskı yapan bir Prokonsil..
Polikarp İzmir Piskoposuymuş. 155, 156 ya da 167 yıllarında İzmir’de yaşamış..
Dönem, Hıristiyanlar üzerinde baskıların yoğunlaştığı bir dönem.
Hırsitiyanların yırtıcı hayvanlara atıldığı bir sirk gösterisi sırasında halk "tanrısızlara (yani imparatora tapmayanlara) ölüm, Polikarp’ta buraya getirilsin! “diye bağırır.
Polikarp yakınlarının üstelemeleri ve baskısıyla şehir dışında bir eve gizlenmiştir. Zamanını ibadetle geçirmekteydi. Tutuklanmasından üç gün önce dua ettiği sırada, yastığının yanarak kül olduğunu görür. Yanındakilere dönerek “beni diri diri yakacaklar” der.
O sıralar Polis harıl harıl aramakatadır. Daha önce kalmış olduğu eve baskın yaparak orada bulmuş oldukları iki Hırsitiyan köleyi işkenceyle Polikarp’ın nerede olduğunu söyletirler. Onu saklandığı evi bastıklarında onu küçük bir odada uyur bulurlar. Gürültüye uyanan Polikarp aşağıya inerek polisleri karşılar ve gecenin o geç vaktinde onlara yiyecek ve içecek bir şeyler hazırlattırır.
Polikarp’ın ilerlemiş yaşından ve sakin tutumundan çok etkilenen polisler birbirlerine “bu ihtiyarı niye tutuklamaları gerektiğini” sorarlar ama emir emirdir.
İhtiyarı bir şeğe bindirerek şehire götürürler. Polislerin şefi Herodes ve babası Niketes yolda onunla karşılaşırlar ve bu pir-i faniyi arablarına alırlar:
“Tanrı ‘mız imparator hazretleri için bir kaç gönül alıcı söz söyleseydinde canını kurtarsaydın fena mı olurdu sanki?” diyerek onu inancından ödün vermeye zorlarlar.
Ne varki Polikarp hiç yanaşmaz buna.
O zaman adamlar öfkeyle ona hakaretler yağdırmaya başlarlar, bununla da yetinmeyerek arabadan iterler.
Polikarp’ın ayağı zedelenir yere düşünce. Ama o buna hiç aldırış etmeden kararlı adımlarla stadyuma doğru ilerler.
Tam içeri girdiği sırada gökyüzünden, “cesaretini topla Polikarp ve de güçlü ol” diye bir ses gelir.
Prokonsil, Polikarp’a inancından dönmesini önerir ve şöyle demesini ister ondan:
“imparator üzerine yemin et, sözünden dön ve ‘kahrolsun tanrısızlar!’ diye bağır yalnızca!”
Prokonsilin bu sözleri üzerine Polikarp putperestler yığınına doğru el sallayarak “kahrolsun tanrısızlar!” diye bağırır.
Ama o putperestleri kastetmektedir “tanrısızlar” sözcüğüyle.
Ne varki Prokonsül bu kadarıyla yetinmez. “yemin et ve Mesih’i de lanetle ki, ben de salıvereyim seni” deyince Polikarp şu yanıtı verir: “ben seksen altı yıldır ona hizmet etmekteyim ve hiç bir kötülük görmedim ondan. Şimdi nasıl olurda kralımı ve kurtarıcımı kötüleyebilirim?”
Prokonsül ihtiyar ermişe, onu yırtıcı hayvanların önüne atacağını ya da diri diri yaktıracağını söyleyerek gözdağı vermeye çalışır. Ama Polikarp inancından ödün vermeye hiç mi hiç yanaşmaz.
-İmparatora and iç!
-Eğer beni bu sözlerle yola getirebileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Şüphen varsa haber vereyim: Ben İsa’ya bağlıyım ve hiçbir fâniye and içmem.
-Unutma ki, emrimde vahşi hayvanlar var!
-Olsun. Ölüm bize saadettir. Kötüden, iyiye geçmiş oluruz.
-Madem vahşi hayvanlardan korkmuyorsun, dediğimi yapmazsan seni ateşe atarım.
-Senin ateşin ancak bir saat yanar. Peşinden söner. Sen yakında gelecek olan ADÂLETİN ATEŞİNİ düşün, EBEDÎ CEHENNEM ATEŞİNİ düşün. Karar ver ve ne yapacaksan yap.”
Sonunda 86 yaşındaki ihtiyar dindarın ateşte yakılarak öldürülmesine karar verilir ve bu karar uygulanır.
Anadolu'nun topraklarınada tarihi devri daimlerle benzer olaylar ne kadar da çok yaşanmış?
Sokrat'da benzer muamaeleye maruz kalmış ve O da benzer şeyler söylemiştir: ‘Eğer insan ruhunu alçaltmaya göz yumarsa, türlü türlü tehlikede ölümden kaçmak için çeşit çeşit yol bulur. Fakat ey insanlar! Ölümden kaçmak güç bir iş değil; kötülükten kaçmak çok daha zor. Zira kötülük ölümden daha tez koşar. Şimdi ben, tarafınızdan hüküm giymiş ve idama mahkum olarak gidiyorum. Düşmanlarımı da hakikat tarafından hüküm giymiş ve alçaklıkla haksızlığa mahkum edilmiş olarak gidiyorlar. Ben kendi cezamla kalırım, onlar da kendi cezalarıyla. Belki bu şeylerin böyle olması gerekti. Olan her şey iyidir. Kişi teslim olmamalı, geri çekilmemeli, safını bırakmamalı…”
Peygamberimiz ise asılar sonra ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ Hadis-i Şerifi ile kısa ve öz olarak bu mesele ile ilgili noktayı koymuştur..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.