Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
Çoklar, azların birikmesiyle meydana gelir. Küçük şeyleri hor görenler, büyük şeyler edinmek fırsatını sürekli olarak kaçırırlar. Çoğu insan rahat yaşayabilmek için uzun uğraşlar verip çok para kazanmaya çalışır. Belki biraz para biriktirir. Fakat elindeki az parayla yetinmez, her zaman daha fazlasını ister. Böyle dönemlerde insan, paranın aslında her şey olmadığını aklına getirmelidir. Para tabiki de önemlidir. Hayatımızı devam ettirmemiz için paraya ihtiyacımız vardır. Fakat her zaman elimizdekiyle yetinmeyi öğrenmeli, daha fazla para kazanmak için hırsımızın kurbanı olmamalıyız.
Kim ki elindekinden hoşnut olmuyor, onu yeter bulmuyor, onunla yetinmiyor, daha fazlasını istiyor ve onu hor görüp geri çeviriyorsa büyük bir hata işliyor demektir. Çünkü çoklar, azların (küçük şeylerin) birikmesiyle meydana gelir. Küçük şeylere sahip çıkmayan, onların birikmesiyle olmuş olan çoğu da kaybetmiş sayılır.
İnsanların pek çoğu aç gözlü olurlar. Çağımızda bugün başladığı işte yarın zengin olmayı düşünen çok insan vardır. Oysa bir işte başarı adım adım gerçekleşir. Kazançta az az birikir. Çoğu oluşturan parçalar az az yığılır. Küçük şeyleri hor gören kişiler büyük şeyler edinemezler. Kaldı ki kanaat en tükenmez hazinedir. Kendi hakkına ve nasibine razı olmayan aç gözlüler devamlı bir çırpınma ve tedirginlik içinde olurlar ve hiç bir zaman çoklara ulaşamazlar.
Kanaatkar olmayı tavsiye için söylenir.
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz TDK anlamı ve örnek cümle
Büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir anlamında kullanılan bir söz
Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz, söz hadis midir, atasözü müdür?
Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz, anlamına gelen bir hadis rivayeti bulamadık. Ancak bu söz, bir çok ayet ve hadisin anlamından ilhamen alınmış gibidir. Nitekim, “Eğer şükrederseniz artırırım.” (İbrâhîm Sûresi, 14/7), ayeti ile “Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/278, 375) hadisi bunlardan sayılabilir.
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz atasözünün hikayesi:
Günümüzün en önemli sıkıntılarından birisi hiç kuşkusuz zamanın hızla akıp gitmesidir. Zamanın bu denli hızlı ilerlemesi insanın farkında olmadan bir girdabın içinde sonsuzluğa doğru ilerlediğini görmek mümkündür. Zaman bu denli ilerlerken şunu soruyor insan; ben peki neresindeyim zamanın? Zamanın herhangi bir yerinde olmak tabiki de bizim elimizde, nasıl mı? Daha fazlasını istemeden önce eteklerimizde neler var ona bakmalıyız.
Dünyanın her aynı monotonlukta hareket etmesi gündüz,gece,aydınlık karanlık vb. Tüm bu sıradanlık içerisinde elindeki ile yetinmeyen bizler zamanın girdabında yok olduğumuzu maalesef görememekteyiz. Halbuki kendimize bir çeki düzen versek acaba dünya daha manidar ve yaşanılır olabilir mi? Her zaman daha fazlasını arzulayan insanoğlu bu arzunun tutsaklığında kin , nefret duygularını beslemekte ve arzularının esiri olarak kıskançlık bataklığında her gün biraz daha gömülmektedir. Bir yandan da başka bi manzaraya baktığımızda yırtılan ayakkabısını onaran insanlar, bozulan eşyalarını inatla tamir etmeye çalışan insanlar ne kadar da mutlu. Değer bilmenin erdemliğin de olan bu insanlar sabır ve metanet ufkunda yürekleri semaya bakmaktadırlar. Emin olun bu insanlar için ileride dikiş tutamayacak , tamir olamayacak noktaya geldiklerinde alacakları o yeni ayakkabı, eşya yüzlerinde ne güzel mutluluk bırakacaktır. Biliyorum hepinize yeni bir şey alındığında başucunuzda uyursunuz. Gece kalktığında göz ucu ile bakar yerinde mi diye. Sonra öyle güzel bir uykuya dalarsınız ki bir varmış bir yokmuş misali masal gibi bir gece. Sabah olduğunda ise hemen dışa fırlarsınız e bütün gece bu anı beklediniz.