Ayak ile ilgili atasözleri
İçinde "ayak" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları.
- Ayak almadık taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz: İnsan yaşadıkça türlü engeller ve güçlüklerle karşılaşabilir.
- Ayağı yürüten baştır: Çalışanların verimli olmasını sağlayan baştaki yöneticidir.
- Ayağını sıcak, başını serin, gönlünü ferah tut, düşünme derin: Hastalanıp yıpranmamak için ayağını sıcak, başını serin, gönlünü rahat tut.
- Ayağını yorganına göre uzat: (atasözünün anlamı) İnsan giderini gelirine uydurmalı, gelirinden ok harcama yapmaya kalkmamalıdır.
Ayak ile ilgili deyimler
İçinde "ayak" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları.
- Ayaklı gazete: (deyiminin anlamı) Her şeyden haberi olan ve haber taşıyan, dedikoducu kimse.
- Ayaklı kütüphane: (mecazi) Çeşitli konularla ilgili sayısız yapıt okuyan ve okuduklarını belleğinde tutan kimse.
- Ayak bağı olmak: Bir kimsenin işine ve davranışlarına engel olmak.
- Ayak basmak: 1. Bir yere varmak. 2. Bir yere veya mesleğe girmek, bağlanmak.
- Ayak diremek (diretmek): Direnmek, ısrar etmek, inat edip karşı gelmek.
- Ayak işi: Şuraya buraya giderek kovalanıp görülen iş.
- Ayak kirası: (deyiminin anlamı) Bir haber ya da eşya getirene emeğine karşılık verilen para, ayak teri.
- Ayak mühürlemek: (tasavvuf) (Mevlevi şeyhinin katına giren derviş) Sağ ayağının başparmağını sol ayağının başparmağı üzerine koyup vücuduna da özel bir biçim vererek saygıyla durmak.
- Ayak sürümek: Üstüne aldığı bir işten kaçınma çareleri aramak.
- Ayak uydurmak: Bir gidişe, bir davranışa uymak.
- Ayak yapmak: Birini aldatmak, kandırmak için dalavere çevirmek.
- Ayağa düşmek: İşe olur olmaz kimseler karışmak, basitleşmek.
- Ayağa kaldırmak: Bir topluluğu veya birini telaşa düşürmek, isyan ettirmek.
- Ayakları suya ermek: Bir gerçeği ya da bir işin önemini çok sonra anlayıp aklı başına gelmek.
- Ayağı uğurlu: Geldiği yere uğur getirdiğine inanılan.
- Ayağı üzengide: Hemen yola çıkmak üzere olan.
- Ayağı yerden kesilmek: Bir binek veya taşıt sahibi olup yürümekten kurtulmak.
- Ayağına dolanmak (dolaşmak): 1. Kalabalık etmek. 2. Engel olmak.
- Ayağına gitmek: Alçak gönüllülük ederek ya da saygı göstererek birinin yanına gitmek.
- Ayaklarına kara su inmek: (deyiminin anlamı) Uzun süre ayakta kalarak veya yürüyerek yorulmak.
- Ayağına sıcak su mu dökelim soğuk mu? Uzun süre uğramadığı bir yere günün birinde çıkagelen kimseye yar başa kakma, yarı sevinçle söylenen söz.
- Ayağını denk almak: Dikkatli ve uyanık davranmak.
- Ayağında donu yok, fesleğen ister (takar) başına: Yoksulluğuna bakmayarak gösteriş yapmak ister, takıp takıştırır.
- Ayağını kaydırmak: Bir yolunu bularak birini işinden etmek.
- Ayağını kesmek: 1. Bir yere gitmez olmak. 2. Başkasını bir yere artık uğramaz duruma getirmek.
- Ayağının altına karpuz kabuğu koymak: Bir kimseyi, oyunla düzenle yerinden etmek.
- Ayağının bastığı yerde ot bitmez: Uğradığı yeri yakar, yıkar, kötü duruma sokar.
- Ayağının pabucunu başına giymek: Dengi olmayan değersiz bir kimseyi onurlandırmak ya da başkaca üstün bir duruma getirmek.
- Ayağının tozuyla: Gelir gelmez, dinlenmeden.
- Ayağının türabı olmak: Bir ötekine kul gibi bağlanıp onun kahrını çekmek.
- Ayaklar baş, başlar ayak oldu: Değersiz kimseler başa geçti, değerlilerse gerilerde, arka planda kaldı.
- Ayakları geri geri gitmek: Bir yere istemeye istemeye gitmek.
- Ayakları yere değmemek: Çok sevinmek.
- Ayaklarını yerden kesmek: 1. Bir şeye binerek yürümekten kurtulmak. 2. (Güreşte) Rakibinin beline sarılarak havaya kaldırmak.
- Ayakta uyumak: Aşırı dalgın, şaşkın olmak, olan bitenin farkına varamamak. 2. Aşırı yorgun olmak.
- Ayak altında dolaşmak: Bir işe yaramadan işine engel olacak biçimde ortalıkta dolaşmak.