attâr : Eskiden bir nevi eczacılık yapan, bu gün ise baharat, şifalı otlar ve kurutulmuş gıdalar satan kimse.
cevelân : Gezinti, gezinme, dolaşma.
civâr : Etraf, yakında olan.
dehr : Devir, zaman, çağ.
devr-i azâb : Azap devri.
hütdâğ : Çok şişmek, kabarmak anlamında kullanılan “Hüt Dağı gibi şişmek” deyiminde geçen bir söz.
ketm-i adem : Yokluğun sırrı.
kıyâm : Ayağa kalkma.
melâl : Üzüntü, hüzün.
mukassî : Kasvet verici.
musâhabe : Sohbet etme, konuşma.
nefrîn : Lanet, beddua.
sîne : Göğüs, bağır.
sübek : Beşikteki çocukların idrarını oturağı akıtmaya yarayan boru veya şişe.
şevk-i memât : Ölüm hevesi.