Ödev cevabı kısaca,
Ashab-ı Suffe, İslam'ın ilk döneminde önemli bir rol oynayan, Hz. Muhammed'in (s.a.v) öğrencilerinden oluşan bir topluluktur. Medine'de bulunan Suffe Mescidi'nde yaşayan ve İslam'ı öğrenen bu grup, topluma en büyük katkıyı İslam'ın öğrenilmesi, yaşanması ve yayılması konusunda sağladıkları eğitim ve rehberlik ile yapmışlardır. Bu sayede, İslam'ın ilkeleri toplumda daha sağlam bir şekilde yerleşmiş ve Müslümanlar arasındaki birlik ve dayanışma duyguları güçlenmiştir.
Mescidin hemen arka kısmına sayıları 30'a ulaşan yoksul ve evsizlerin kalacağı odalar inşa edilmişti ki, buraya Suffe adı verilmiştir. Sözlükte “gölgelik" anlamına gelen suffe, Mescid-i Nebevî'nin giriş kısmında, Medine'de evleri ve kalabilecek yakınları olmayan bir kısım sahabenin barınması için yapılan mekânın adı olmuştur.
Hicret sonrasında fakir ve kimsesizlerin barınması için Suffe adlı bir mekân inşa edilmiş, burada kalanlar Ashab-ı Suffe olarak adlandırılmışlardı. İlim tahsil edip yaymak üzere yetiştirilen Ashab-ı Suffe’nin örnek yolculuğuna biz de iştirak edelim mi? Ashab-ı Suffe’nin nüveleri hicretle birlikte atıldı diyebiliriz.
Hicret Hz. Peygamber’in Risalet görevini daha iyi şartlarda yerine getirmesi ve İslamın güçlü bir şekilde yayılması için gerçekleştirilmişti. Bunun ilk adımı olarak Medine’de bir mescidin, Mescid-i Nebevi’nin inşasına karar verildi. Mescide mekân olarak Hz. Muhammed’in şehre geldiğinde devesinin çöktüğü yere yakın bir alanda bulunan Sehl ve Süheyl isimli yetimlere ait ve hurma kurutmak için kullanılan arsa seçildi. Esasında burası hicretten önce adı geçen yetimlerin bakımını üstlenen Hazrecli Esad b. Zürare tarafından mescid olarak tahsis edilmişti. Hz. Peygamber buraya ibadet merkezi inşasına karar verince sahipleri yerlerini bedelsiz olarak vermek istemişler, ancak Allah Resulü arsanın ücretini kendilerine ödemiştir.
Ashab-ı Suffe'nin yiyeceği genellikle hurmaydı. Hasat zamanı gelince herkes gücüne göre hurma salkımlarını getirerek mescide asar, onlar da karınlarını bunlarla doyururdu. Sürekli hurma yedikleri için midelerinin kavrulduğunu söyleyerek şikayette bulunan bazı Suffelilere Resulullah bir hutbe irad ederek şöyle demişti: “Neden bazıları 'hurma karnımızı kavurdu' diyor? Siz bilmiyor musunuz ki, Medinelilerin yiyeceği hurmadır. Onlar yiyeceklerini bizimle, biz de sizinle paylaşıyoruz. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, iki aydan beri Allah Resulü'nün evinde duman tütmedi, yedikleri hurma ve sudan başka bir şey değil" (Ahmed b. Hanbel, Müsned III, 487).