Ödev cevabı kısaca,
Aristo, öğretmeni Platon’dan tamamen farklı düşüncelere sahipti. Hatta Aristo ve Platon birbirinden tamamen farklı iki zıt felsefenin kurucusudur bile diyebiliriz. Aristo’ya göre bir nesnenin bir durumun ya da bir canlının bilgisinin edinebilmesinin sadece ve sadece tek bir yolu vardır. O yol da tamamen empirik bir yoldur.
Platon (Eflatun)'un öğrencisi olan Aristoteles antik Yunan döneminde yaşamış Batı düşüncesinin önemli filozoflarından bir tanesidir.
Antik Yunan filozofları, kendilerinden önceki diğer tüm filozoflar gibi varlık kavramını sorgulamışlar, ve nesneleri, nesnelerin varlığını algılamamızın yolları üzerinden varlığın, var olmanın doğası üzerine çeşitli yorumlar ve bakış açıları getirmişlerdir.
Platon duyular aracılığıyla nesneleri olduğu gibi algılamanın bir yolu olmadığını, onların bilgisine ancak akıl yoluyla erişebileceğimizi savunmuştu. Somut nesneleri duyularımızla algılamamız mümkündü fakat söz konusu sevgi, öfke, hırs gibi soyut kavramlar olduğunda duyularımız onların varlığını kavramaya yetmeyecektir. Böylelikle, Platon'a göre, nesnelerin, şeylerin bilgisine ancak idealar- yani düşünce- dünyasında erişebiliriz.
Aristoteles ise tam tersi bir argümanı savunmaktadır. Aristo şeylerin, ya da nesnelerin, bilgisinin onların görünüşüne içkin olduğunu savunmaktaydı. Yani beş duyu organımdan herhangi biriyle ya da birçoklarıyla algılayabildiğim müddetçe nesnenin tözünü, onu o yapan şeyi bilebilirim. Dokunabildiğim, kokusunu aldığım, işitebildiğim veya hissedebildiğim herhangi bir nesnenin varlığının ispatı benim bunları somut bir biçimde algılıyor olmamdır. Aristoteles'e göre beş duyudan biriyle algılayamadığım şeyin varlığında, nesneliğinden, ya da şeyliğinden söz edemem.