Anneler Günü ile ilgili Kompozisyon
Hayat başıma papatyalarla işlenmiş bir taç taktı… Papatyaların her birinde sevgi var, emek var, şefkat ve süt kokusu var…
Anne, bu tacın adı. Papatyalarla süslü, gülücüklerle birbirine tutunmuş, kollayan, koruyan en kıymetli hazine; anne…
Ben ilk doğduğumda kim bilir benim için neler hayal ettin? Önce pembe elbise mi giydirecektin, yoksa kırmızı mı? Kimler beni görmeye geldiğinde önce maşallah demelerini isteyecektin? Acaba verdiğin sütle doyacak mıydım, yoksa istemeden de olsa ağlatacak mıydın beni?
Mutluydun. Artık üç kişi olmuştuk şu koca dünyada. Benimle birlikte aile kavramı tamamlanmış oldu, neşe getirdim dünyana. Gündüzlerin benimdi de, gecelerinden de rüyalarını çaldım. Neydi artık senin için en önemlisi? Anne olmuştun artık. En kıymetli, en yüce sıfat… Daha da olgundun artık. Başına kötü bir şey geldiğinde sadece kendini değil, yavrunu da düşünecektin bundan sonra.
Hayattım ben anne. Hava, su, kaderin çizgisi, gözlerinin feriydim… Zamanı hiç durduramadık. Bir yandan, hadi büyü artık be yavrum derken, yüreğinin diğer yarısı hep çocuk kalayım istemedi mi? Kelimeleri hep yarım söylesem, her anne dediğimde dünyalar senin olsa, hep böyle masum kalsa, hayat onu incitmese, demedin mi?
Çocukluğum sadece o rengi atmış fotoğraflarda kaldı artık. Bakıp bakıp, aman ne de tatlıymış, dediğin, her hareketimi o küçük karelere sığdırmaya çalıştığın fotoğraflarda kaldı çocukluğum… Büyüdüm ben anne.
Zaman neye inat bu kadar hızlı ilerliyor ki? Alıp veremediği ne bizimle? Hayatı görür gibiyim artık önümde. Gözlerimi dört açmam gerekiyor, düşmemek, savrulmamak için. Bazen düşsem ne olur, diyorum; ben zaten en büyük güzelliği senden görmüşüm, hayat senin kollarında başlamış ya, başladığım yere geri dönerim, diyorum, kollarına, dizlerine…
Aklıma en kötüsü de gelmiyor değil. Ya sen olmasan? O zaman dünya yıkılmış, ben olmamışım çok mu? Sen yoksan anne; hayat ne olur, gülümsemek ne demek, bilebilir miyim o zaman? Benim için acı olur hayatın diğer adı. Çırpınırım, kalkamam ayağa, hissedemem güneşi, göremem yıldızları…
Annem… İyi ki varsın. Zaman zaman dünyanın en kötüsü bile ilan etsem seni, senden nefret ediyorum diye bağırıp seni yaralasam da bazen, iyi ki benim annemsin. Arkadaşım, sırdaşım, övünç kaynağım, akıl hocam. Bazen ne kadar da hoşuna gidiyor değil mi; senin yapma dediğin bir şeyi yaptığım, ardından da pişman olup, sen haklı çıktığında sana mahcup mahcup baktığımda. Dediklerin hep doğru çıkıyor anne. Evet, sen her şeyin en iyisini bilirsin…
Hani hep diyorum ya sana, çocuğum olduğunda bunların hiç birini yapmayacağım, onun istediği her şeyi alacağım, istediği yere göndereceğim; diye. Yalan anne. Ben kardeşime bile karışırken, endişe ederken, kendi evladımı öyle bırakabilir miyim rahatça. Hepsi bir inat sadece. Nereden bileyim şimdi ben? Anne değilim ki. Düşünemem bir elma nasıl paylaştırılır dörde beşe. Anne olunca ben de anlarım herhalde.
Bugün senin günün hayatımın anlamı, yaşam kaynağım, gün ışığım… Bugün tüm kanatsız meleklerin günü. İyi ki sen varsın, iyi ki Ali’nin Ayşe’nin de anneleri var. Ellerimi tutardın minicikken ya… İşte şimdi o eller sana, seni anlatıyor. Sevgiyi, hayatı anlatıyor bu satırları yazarken. Sana teşekkür ediyor…
Başkası bir şey yerken ben hiç imrenerek bakmadım, en güzel oyuncakların hepsi bende de vardı. Yemeklerimi hiç soğuk yemedim, hastalanınca hep iyileşeceğimi bildim. Yorulduğumu fark ettiğimde hiç korkmadım, sırtımı sana yasladım, nefes aldım, dinlendim.
Seni seviyorum. Bana tüm kattıkların, öğrettiklerin, kazandırdıkların için… Yaşattıkların ve yaşatacakların için sonsuz teşekkürler. Anne dedim ya ben sana; en değerli hazine olsun, o da başımın üstüne taç olsun!
Anne, bu tacın adı. Papatyalarla süslü, gülücüklerle birbirine tutunmuş, kollayan, koruyan en kıymetli hazine; anne…
Ben ilk doğduğumda kim bilir benim için neler hayal ettin? Önce pembe elbise mi giydirecektin, yoksa kırmızı mı? Kimler beni görmeye geldiğinde önce maşallah demelerini isteyecektin? Acaba verdiğin sütle doyacak mıydım, yoksa istemeden de olsa ağlatacak mıydın beni?
Mutluydun. Artık üç kişi olmuştuk şu koca dünyada. Benimle birlikte aile kavramı tamamlanmış oldu, neşe getirdim dünyana. Gündüzlerin benimdi de, gecelerinden de rüyalarını çaldım. Neydi artık senin için en önemlisi? Anne olmuştun artık. En kıymetli, en yüce sıfat… Daha da olgundun artık. Başına kötü bir şey geldiğinde sadece kendini değil, yavrunu da düşünecektin bundan sonra.
Hayattım ben anne. Hava, su, kaderin çizgisi, gözlerinin feriydim… Zamanı hiç durduramadık. Bir yandan, hadi büyü artık be yavrum derken, yüreğinin diğer yarısı hep çocuk kalayım istemedi mi? Kelimeleri hep yarım söylesem, her anne dediğimde dünyalar senin olsa, hep böyle masum kalsa, hayat onu incitmese, demedin mi?
Çocukluğum sadece o rengi atmış fotoğraflarda kaldı artık. Bakıp bakıp, aman ne de tatlıymış, dediğin, her hareketimi o küçük karelere sığdırmaya çalıştığın fotoğraflarda kaldı çocukluğum… Büyüdüm ben anne.
Zaman neye inat bu kadar hızlı ilerliyor ki? Alıp veremediği ne bizimle? Hayatı görür gibiyim artık önümde. Gözlerimi dört açmam gerekiyor, düşmemek, savrulmamak için. Bazen düşsem ne olur, diyorum; ben zaten en büyük güzelliği senden görmüşüm, hayat senin kollarında başlamış ya, başladığım yere geri dönerim, diyorum, kollarına, dizlerine…
Aklıma en kötüsü de gelmiyor değil. Ya sen olmasan? O zaman dünya yıkılmış, ben olmamışım çok mu? Sen yoksan anne; hayat ne olur, gülümsemek ne demek, bilebilir miyim o zaman? Benim için acı olur hayatın diğer adı. Çırpınırım, kalkamam ayağa, hissedemem güneşi, göremem yıldızları…
Annem… İyi ki varsın. Zaman zaman dünyanın en kötüsü bile ilan etsem seni, senden nefret ediyorum diye bağırıp seni yaralasam da bazen, iyi ki benim annemsin. Arkadaşım, sırdaşım, övünç kaynağım, akıl hocam. Bazen ne kadar da hoşuna gidiyor değil mi; senin yapma dediğin bir şeyi yaptığım, ardından da pişman olup, sen haklı çıktığında sana mahcup mahcup baktığımda. Dediklerin hep doğru çıkıyor anne. Evet, sen her şeyin en iyisini bilirsin…
Hani hep diyorum ya sana, çocuğum olduğunda bunların hiç birini yapmayacağım, onun istediği her şeyi alacağım, istediği yere göndereceğim; diye. Yalan anne. Ben kardeşime bile karışırken, endişe ederken, kendi evladımı öyle bırakabilir miyim rahatça. Hepsi bir inat sadece. Nereden bileyim şimdi ben? Anne değilim ki. Düşünemem bir elma nasıl paylaştırılır dörde beşe. Anne olunca ben de anlarım herhalde.
Bugün senin günün hayatımın anlamı, yaşam kaynağım, gün ışığım… Bugün tüm kanatsız meleklerin günü. İyi ki sen varsın, iyi ki Ali’nin Ayşe’nin de anneleri var. Ellerimi tutardın minicikken ya… İşte şimdi o eller sana, seni anlatıyor. Sevgiyi, hayatı anlatıyor bu satırları yazarken. Sana teşekkür ediyor…
Başkası bir şey yerken ben hiç imrenerek bakmadım, en güzel oyuncakların hepsi bende de vardı. Yemeklerimi hiç soğuk yemedim, hastalanınca hep iyileşeceğimi bildim. Yorulduğumu fark ettiğimde hiç korkmadım, sırtımı sana yasladım, nefes aldım, dinlendim.
Seni seviyorum. Bana tüm kattıkların, öğrettiklerin, kazandırdıkların için… Yaşattıkların ve yaşatacakların için sonsuz teşekkürler. Anne dedim ya ben sana; en değerli hazine olsun, o da başımın üstüne taç olsun!