Ana baba bir; aynı anne ve babadan olan.
Ana baba eline bakmak; ana ve babanın verdiği para ile geçinmek.
Ana baba yavrusu; nazlı büyütülmüş çocuk.
Ana bir, baba ayrı; anaları bir, babaları ayrı olan (kardeşler).
Ana rahmine düşmek; döl yatağında cenin oluşmak:
“Ulan Mustafa, insanoğlu ana rahmine düşer de dokuz ay on gün sonra capcanlı fırlar.” -S. F. Abasıyanık.
Anadan doğmuşa dönmek (anadan yeni doğmuş gibi olmak)
1) Dertsiz, tasasız bir duruma gelmek;
2) Günahlardan arınmış duruma gelmek.
Analı kuzu, kınalı kuzu
1) Her işi yolunda giden;
2) Annesi sağ olan çocukların mutluluğunu anlatan bir söz.
Anam babam; içtenlik bildiren bir söz: Bilir miyim ben anam babam!
Anan yahşi, baban yahşi; birini, bir işe razı etmek için onu övmek amacıyla söylenen bir söz.
Ananın (anasının) ak sütü gibi (helal olsun); “anamın sütü bana nasıl helal ise bu da sana öyle helal olsun” anlamında kullanılan bir söz:
“Şimşek gibi çakan ağrılardan beni kurtarsınlar, servetimin yarısını anamın ak sütü gibi vereyim.” -R. N. Güntekin.
Anası turp (sarımsak), babası şalgam (soğan); hlk. ne olduğu belirsiz kimselerin çocuğu.
Anası yerinde; anne gibi kabul edilen (kadın).
Anasından doğduğuna bin pişman
1) Çok tembel, üşengeç;
2) Canından bezmiş.
Anasından doğduğuna pişman olmak; çok eziyet görmek, çok üzülmek, bezdirilmek.
Anasından emdiği süt burnundan (fitil fitil) gelmek; bir işi yaparken çok sıkıntı çekmek: “Mütercim olarak işe başladığım gün anamdan emdiğim süt burnumdan gelmiştir.” - B. R. Eyuboğlu.
Anasından emdiği sütü burnundan getirmek
Birine bir iş yaptırırken çok sıkıntı çektirmek:
“Hiç belli olmaz insanoğlu! Bir gün anadan emdiği sütü burnundan getirir.” - B. R. Eyuboğlu.
Anasını bellemek; kaba en büyük kötülüğü yapmak: “Geçmeyen zamanın anasını uyku beller.” - N. F. Kısakürek.
Anasını eşek kovalasın; kaba sözü edilen kimse veya iş için bıkkınlık, dikkate almama ve umursamama anlatan bir söz.
Anasını sat! (satayım!); hlk. “önem verme (vermem), aldırma (aldırmam), umursama (umursamam)!” anlamında kullanılan bir söz.
Anasının gözü; argo çok kurnaz, çok açıkgöz, dalavereci, hinoğluhin.
Anasının ipini satmış (pazara çıkarmış); ipsiz, kendisinden her türlü soysuzluk beklenebilen (kimse).
Anasının kızı; her yönüyle annesine benzeyen kız çocuğu.
Anasının körpe kuzusu; pek küçük kucak çocuğu.
Anasının nikâhını istemek; bir şeye değerinden çok para istemek.
Anasının oğlu; her yönüyle annesine benzeyen erkek çocuğu.
(birini) Anasından doğduğuna pişman etmek; çok eziyet etmek, çok üzmek, bezdirmek.
(birinin) Anası ağlamak; çok sıkıntı çekmek, eziyet çekmek, bitkin duruma gelmek.
(birinin) Anasını ağlatmak
kaba bir kimseye çok eziyet etmek, çok sıkıntı çektirmek:
“Kim ona yan bakarsa kemiklerini kırar, anasını ağlatırım.” - H. E. Adıvar.
Dağların şenliği (gelin anası); şaka kaba, anlayışsız kimse:
“Hay kör olası, dağların şenliği, bak şimdi de hanımın saksısını devirdi.” - M. Ş. Esendal.
Hık demiş (anasının veya babasının) burnundan düşmüş
“her durumuyla birine çok benziyor” anlamında kullanılan bir söz.
Yok ananın örekesi; argo saçma bir söze karşı verilen karşılık:
“Dünya yuvarlakmış… Yok ananın örekesi.” - H. R. Gürpınar.