Çok eskiden adamın birinin kocaman, bembeyaz bir kazı varmış. Bir sabah adam erkenden kümese gittiği zaman kazın altında sapsarı bir cisim görmüş. Güneşte ışıl ışıl yanan bu şeyin altın bir yumurtadan başka bir şey olmadığını anlamış. Adam bu işe çok sevinmiş. «Kaz her gün böyle altın yumurta yumurtlarsa kısa zamanda zengin oldum gitti» diye düşünmüş.
Ertesi sabah ilk işi kümese koşup kazın altına bakmak olmuş! Bu sefer de aynı irilikte, aynı parlaklıkta başka bir yumurta daha durmuyor mu! Artık bu yumurtaları kazının yumurtladığını anlamış. Hemen koşmuş, kazının önüne bol bol mısır dökmüş, kasesindeki suyu da değiştirmiş. Kaza iyi baktıkça, onun daha iri, daha dolgun yumurtalar yumurtlayacağını biliyormuş…
Böylece adamın kazı muntazaman altın yumurta yumurtlamakta devam etmiş. Adam da gitgide zenginleşiyormuş. Fakat günün birinde gözünü para hırsı kaplamış. Bir anda zengin olmak için kafasını işletmiş kaza ne kadar yiyecek, içecek verirse versin, hayvanın bir tek yumurtadan fazla vermemesi canını sıkıyormuş. «Şu hayvanı kesip de içini açarsam, yumurtaların çıktığı hazineyi ele geçirmiş olurum.» demiş.
Hemen kümese koşup kazı yakalamış, hayvanın gözünün yaşına bakmadan kafasını uçuruvermiş! İçini açtığı zaman bir de ne görsün, hazinenin yerinde yeller esmiyor mu! Meğer kaz, öteki kazlardan farklı değilmiş…
Böylece haris adam, zengin olmak bir tarafa, kendisine her gün altın yumurta yumurtlayan kazını da kaybetmiş!
Kıssadan hisse: Az tamah çok ziyan getirir.