Ağırlığınca altın etmek (değmek); çok değerli olmak.
Altın adını bakır etmek; kötü işler yaparak temiz ve parlak ününü karartmak.
Altın çağını yaşamak; en başarılı, en verimli döneminde bulunmak.
Altın gibi
1) Altına benzeyen;
2) mec. Değerli, kıymetli;
3) mec. saf.
Altın kesmek; çok para kazanır olmak.
Altın leğene kan kusmak; varlık içinde hastalık veya sıkıntı çekerek yaşamak.
Altın top gibi; güzel ve tombul (çocuk).
Altın yumurtlayan tavuk
1) Mesleği, sanatı, parası olan, gelirli kimse;
2) Turist.
Altın yürekli olmak
Çok iyi niyetli, merhametli olmak:
O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı. - R. N. Güntekin.
Bileğinde altın bileziği olmak; kolunda altın bileziği olmak.
Fare deliği bin altın; herkesin kaçıp saklanacak bir yer aradığı durumlarda, saklanılacak bir yer bulmak çok güçtür ve o yer çok değerlidir anlamında kullanılan bir söz.
Taşı toprağı altın olmak
1) Arazisi çok değerli olmak;
2) Her türlü zenginliğe, olanağa, fırsata sahip olmak.
Tuttuğu altın olsun; her işin olumlu gitsin, refah içinde yaşa anlamında kullanılan bir söz.