Alfabe değişikliğinin hem bilimsel, hem de siyasî bir görünüm kazandığını söylemek mümkündür. Çünkü her devir kendi özelliğini alfabe üzerinden dil ve dolayısıyla edebiyat yoluyla günümüze taşımıştır diyebiliriz.
Alfabe değişikliği, Türkiye Cumhuriyet'i kurulduktan 5 yıl sonra 1 Kasım 1928 yılında kabul edilmiştir. Bu alfabe değişikliği Arap harflerinden, Latin alfabesine geçiş şeklinde olmuştur. Aslında bazı harflerin (ş, ı, i, ğ, ç) Latin alfabesinde tam karşılığı olmaması sebebiyle Latin alfabesi temel alınarak Türk alfabesi hazırlanmıştır. Yeni alfabenin kullanılması Türk edebiyatında hem olumlu hem de olumsuz etki oluşturmuştur.
Osmanlı alfabesi bazı güncel kelimeleri ifade etmede yetersiz kalıyordu. Kitap basımında artış yaşandığı dönemlerde bu tür yazım yanlışları oluşmaya başlamıştı. Arap alfabesi İslam kültürüyle birleşmiş bir yazım şekli olması sebebiyle, bu alfabe Türk kültürünün biraz daha geri plana atılmasına neden oluyordu. Ayrıca Latin harfleri Batı medeniyetlerinin kullandığı alfabe şekliydi. Bu yüzden bizim Türk alfabesine geçmemiz batı ile iletişimimizi daha kolay hale getirmiştir.
Yeni alfabe kabul edildikten sonra Osmanlı harfleriyle yetişmiş olan alimler ve halk için yeni bir dönem başladı. Yeni alfabenin olumlu etkisinin yanında özellikle edebiyat için zorluklarda vardı. Bireylerin harflere adapte olmaları ve öğrenmeleri uzun zaman almıştır. Osmanlı alfabesiyle basılmış olan eserlerin hepsinin çevirisi yapılmadığı için bazı eserler anlaşılamaz hale gelmiştir. Kısacası geçmiş dönemle şu an yaşadığımız dönem arasında kurulan bağlantı yollarının azalmasına sebep olmuştur.