Âlâm-ı hayat, âli, amûd, âvâze, Bizanten usul-i musiki, cihet, envai, gubar-ı gam-âlud, hâl-i inkisar anlamı nedir

Âlâm-ı hayat, âli, amûd, âvâze, Bizanten usul-i musiki, cihet, envai, gubar-ı gam-âlud, hâl-i inkisar, hâl-i nisyan, harekât-ı insaniye kelimelerinin anlamları nedir bu konuda sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

âlâm-ı hayat: Hayatın üzüntüleri.
âli: Büyük, yüksek.
amûd: Sütun, direk.
âvâze: Yüksek ses.
Bizanten usul-i musiki: Bizans tarzında müzik.

cihet: Yön, taraf.
envai (enva’): Türler, çeşitler.
gubar-ı gam-âlud: Keder verici toz.
hâl-i inkisar: Gücenme, kırılma durumu.
hâl-i nisyan: Unutma hâli.

harekât-ı insaniye: İnsan hareketleri.
hazan: Güz, sonbahar.
harem-serâ-yı ruh: (Metinde) ruhun kimsenin girmediği alanı.
hıfzetmek: Saklamak, korumak.
hürmet-i dindarâne: Dindarca saygı.

ibraz etmek: Göstermek, meydana koymak.
icrâ-yı lu’biyât etmek: Oyunlar oynamak.
iğbirar: Kırılma, gücenme.
ihtiraz: Çekinme, sakınma.
ika'd etmek: Düğümlemek, bağlamak.

ilân-ı muhabbet: Aşk ilanı.
izhâr-ı hayat: Hayat göstergesi, hayat belirtisi.
kemal-ı havf: Korkunun son haddi.
kemal-ı neşe: Neşenin son haddi.
kemal-ı sürat: Hızın son derecesi.

kesret-i istimal: Kullanma sıklığı. (Metinde) elbisenin çok giyilmesi.
laterna: Kolu çevrilerek çalınan, sandık biçiminde bir org türü.
leke-dâr: Lekelenmiş, ayıplanmış.
loca: Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinde veya parlamento salonlarında bulunan özel bölme.
mahrem-i her-hâl: İçli dışlı olan, sırdaş olan (kimse).

mai: Mavi.
memat: Ölüm.
muharrik: Harekete getiren, hareket veren.
müdavim: Bir yere sürekli olarak giden (kimse).
mütefekkir: Düşünen, derin meseleleri düşünen.

müteşekkil: Birleşmiş, meydana gelmiş.
metrûkiyet: Terk edilmişlik.
neşretmek: (Metinde) esmek.
nuranî: Işıklı, parlak.
pandomima: Sözsüz tiyatro oyunu.

sahne-i temaşa: Tiyatro sahnesi.
salta: Yakasız, iliksiz kolları bolca bir tür kısa ceket.
sükûnet-i edebiye: Sonsuz, sessizlik.
sürat-i tereyan: Uçuş hızı.
şua: Işın.

şükrâne-i iltifat: Samimi ilginin karşılığı.
takat-sûz: Güçsüz, bitkin.
taklak kılmak: Takla atmak.
takdir-i istihza-âmîz: Alayla karışık beğenme.
ta’lik etmek: Asmak.

teatr: Tiyatro.
teessürât-ı can-hıraş: Yürek paralayan üzüntüler.
temâşâ etmek: Seyretmek.
tecdid: Yenilemek.
tehziz: Titretmek, hareket ettirmek.

tekmil: Tam, bütün.
tezeyyün etmek: Süslenmek, bezenmek.
tıflâne: Çocukça, çocuğa yakışır surette.
tüyûr: Kuşlar.
vâsıl olmak: Ulaşmak, erişmek, kavuşmak.

vaz etmek: Koymak, bırakmak.
zaman-ı ye’s: Üzüntü zamanı.
zerrât-ı zerrî: Altın zerreleri.
ziya: Işık.
zuhur etmek: Ortaya çıkmak, görünmek, meydana çıkmak.

👍 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.

SORU & CEVAP Haberleri