Al külahını, eyvallahı da içinde deyiminin anlamı:
Yaptığın iyilik için teşekkür, ama bu durum beni zorladı, bırakıyorum. Bu deyim, sabredip zor bir işin üstesinden gelemeyen veya bir işten usanıp bıkan ve o işi bırakan insanlar için kullanılır.
Al külahını, eyvallahı da içinde deyiminin hikâyesi:
Vaktiyle dervişin biri bir tekkeye mürit olmuş. Şeyh efendi, dervişin nefsini öldürmek, onu dergâh terbiyesine alıştırmak için bazı öğütler vermiş. Sonra da bir külah takmış dervişin başına. “Bak evladım, ” demiş, “bu taktığım külah sabır külahıdır. Bundan böyle olur ya biri canını sıkarsa, biri seni üzerse ya da kızdırırsa sakın ola sesini yükseltme. Bu külahın altında bulunduğun sürece her şeye sabır gösterip ‘Eyvallah’ deyip geçeceksin. Esas imtihan budur. Haydi, yolun açık olsun!” Derviş hevesle takmış külahı. İlk günü güzel geçmiş ama ondan sonraki günler imtihan ediyoruz diye dervişin üzerine o kadar çok gitmişler, onu o kadar sinir etmişler ki yerinde taş olsa çatlarmış. Adamcağız her şeye eyvallah demekten bıkıp usanmış. Canına tak ettiği bir gün şeyhin huzuruna çıkıp “Benden bu kadar Şeyh Efendi, al külahını eyvallahı da içinde” demiş, bir daha da tekkenin önünden bile geçmemiş.
İşte böyle, insanın kendisine iyilik olsun diye yapılmış ya da verilmiş bir şeyi yapmakta, yürütmekte artık zorlandığı durumlar için kullanılır bu deyim.
Külah Farsça bir kelime. Üstü sivri bir başlık. Bu başlığı daha çok Mevleviler ve Bektaşiler giyermiş. Mevlevilerin giydikleri külaha “Külah-ı Mevlevi” denirmiş.
Bu kelime daha sonraları “külah giydirmek”, “külah yapmak” ve “külah peşinde olmak” gibi deyimlere kaynaklık etmiştir.
Evvelce Bektaşi olmak isteyen biri dergâha girer ve Bektaşiliğin esaslarını öğrenir. Bir gün Bektaşi şeyhi onu huzuruna kabul eder ve der ki:
- Evlat, sen de bir Bektaşi oldun, bundan sonra sık sık halkın içine gireceksin.
Şeyh elinde tuttuğu külahı Bektaşi'ye vererek:
- Al bu sabır külahını. Her işte ve her şeyde sabır gösterip “Eyvallah” diyeceksin. Esas imtihan işte bu, haydi yolun açık olsun.
Bektaşi, başına külahı geçirir, şeyhinin elini öper. Bir gün alışveriş için pazara çıkar. Nohudun fiyatını sorar, “Beş kuruş” cevabını alır. “Eyvallah!” der.
- Peynir kaça?
- Dokuza...
- Zeytin ne kadar?
- Altıya...
- Eyvallah!
Bektaşi, birkaç gün sonra tekrar pazara çıkmış. Görmüş ki fiyatlar artmış, bazı gıda maddeleri de ortadan kalkmış. Her şeye “Eyvallah” diyen ve her şeyi sabırla karşılayan Bektaşi, dervişlik yoluna girdiğine inanmaya başlamış.
Gene bir gün pazara çıkan Bektaşi, ihtiyaç hissettiği şeylerin fiyatını sormuş:
- Evlat, peynir kaça?
- Yirmi, erenler.
- Zeytin?
- On beş, baba!
- Bana bir kilo soğan tart bakalım.
- Ne soğanı baba, bulursan elliye al.
Soğanın daha önce ona olan fiyatını düşüne düşüne, bakkal çırağına uzattığı şişeye gaz konulmasını ister. Çırak gülerek:
- Sen uyuyor musun baba, gaz nerede?
Cevabını alan Bektaşi, hemen dergâha koşar ve şeyhin huzuruna çıkar. Şeyh:
- Ne oldu, hayrola, der.
Bektaşi, külahını çıkararak şeyhin önüne bırakır:
- Verdiğiniz külahı geri veriyorum, sabır da içinde eyvallah da, der ve dergâhtan hızla uzaklaşır.
Kulaklara küpe şükür ve sabır,
Al külahı, eyvallahı içinde.
Hak yoluna giren buna inanır,
Al külahı, eyvallahı içinde.
Daha fazla deyim için tıklayınız. Deyimlerin Genel Özellikleri Deyimler, duygu ve düşünceleri bir bütün olarak anlatan, en az iki kelime ile kurulan, bir kavramı yada bir fikri belirlemek için ortaya çıkan kalıplaşmış gramer birlikleridir. |
---|
EgitimSistem.Com Özel Haber